Kayıtlar

Eylül, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TÜRKİYE, İRAN VE İSLAMİ HAREKETLER

20. Yüzyılın başlarında İngiltere öncülüğündeki emperyalistlerin şekillendirdiği bölgemiz, o gün bu gündür gün yüzü görmüş değil. Suni sınırlar, kukla yönetimler, ihtilafların kışkırtılması ile bir birine düşman edilen kavimler, mezhepler, dini yorumlar artık bir birini öldürme noktasına getirilmiş durumda. İngiltere’nin şekillendirdiği bölge şimdi ABD öncülüğündeki emperyalistlerin kontrolüne geçmiş durumda. Zamanında İngilizlerin oluşturduğu sınırlar ve sorunlar ABD’nin bölgeyi istediği gibi sömürmesine yetmiyor olmalı ki, ABD yeni sorunlar ve yeni sınırlar peşine düşmüş durumda. Ya da “Siyonist işgalci’nin” güvenliği ve işgali büyütmesi için mevcut sorunlar yeterli gelmiyor. Dünyadaki şiddetin kaynağı ve üreticisi ABD ve müttefikleri olmasına rağmen, bölgemizde gerek devletler bazında gerek terörist örgütler eliyle oluşturulan şiddet sarmalının baş sorumlusu olmalarına rağmen, ABD ve müttefikler oluşturdukları şiddet sarmalını gerekçe göstererek bölgemize müdahale edeb...

İSLAMİ HAREKETLER ÜZERİNE

İslami hareket’i Müslümanların dünyayı İslami değerlere göre dönüştürme çabası olarak tarif edebiliriz. Bu tanım modern zamanlarda İslami değerleri topluma hakim kılma çabalarının ortak adıdır. Bu genel tariften yola çıkarak, bu amaca matuf Müslümanların yaptığı tüm çalışmalar İslami hareket olarak adlandırılabilir. Bu bağlamda her Müslümanın kendi şart ve imkanları dahilinde İslami hareketin içinde bulunması bir zorunluluktur. Zira İslam fert olarak yaşanacak bir “bireysel Müslümanlık” dini değildir. İslam Müslüman bireylerin İslami hareket içinde yer almasını emr eder. İslami Hareket’in teorisi ve pratiği İslam’ın temel kaynaklarına dayanmak zorundadır. Harekete tabi olanlar da bu konuda sorumludur. Bir şahsın sakallı olması, namaz kılması, başını örtmesi onun İslam’ı bildiği ve gerek anlamda yaşadığı anlamına gelmediği gibi. Bir hareketin isminde İslami bir kavramın geçmesi de onu İslami hareket yapmaz, zira adından da anlaşıldığı üzere bir çabanın islami olabilmesi iç...

TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU ÜZERİNE

Osmanlı döneminde eğitim veren bütün eğitim kurumları kapatılarak, yerine eğitimi devlet tekeline veren “Tevhid-i Tedrisat” kanunu 3 Mart 1924 yılında çıkarılmıştır. Bu kanunla Anadolu’nun her köşesinde eğitim çalışmalarını yürüten geleneksel medreseler ve azınlık okulları yasaklanmış, yerine eğitim yapacak başka bir alternatif de koyulmayınca ülke bir eğitimsizler yurduna çevrilmiştir. Daha sonra 1 Kasım 1928 yılında “Harf Devrimi” yapılarak bin yıllık bilgi birikimi yasaklanmış, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetini kuran millet bir gecede okuma yazma bilmez bir topluluğa dönüştürülmüştür. Birkaç nesil hiçbir eğitim almadan cahil yetişmiştir. Yeni oluşturulan sistemle baba ve dedelerinin okuma yazma bilmediği nesiller, eğitim-öğretim çalışmalarının içine alınarak,   seküler kafa yapısına sahip, tarihinden ve kültüründen kopuk, düne kadar kendisini yok etmek isteyen batıya hayran ve tek amacı onlar gibi olmak isteyen tek tip bir nesil yetiştirmeye çalışmışlardır. Bu s...

YENİ TÜRKİYE VE ZİNDANDAKİLER…

Son dönemde iktidar tarafından en çok kullanılan kavram “yeni Türkiye” kavramıdır. Bu kavram toplumda heyecana yol açtığı gibi devlete bakış açısını ve devletten beklentileri de beraberinde getirmektedir. İktidar adeta artık hiçbir şey eski Türkiye’deki gibi olmayacak demektedir. Bu durumda en çok heyecanlananların başında eski Türkiye’de zülüm görmüş dindar kesim gelmektedir. Bu insanlar eski Türkiye’de kız çocuklarını okula gönderemiyor, başını açmadan çalışamıyor, işyerinde kimliğini gizlemek zorunda kalıyor, fikir ve düşüncelerini açık açık söyleyemiyor, kısacası tam bir kuşatılmışlık, dışlanmışlık ve ötekileştirilmişlik durumu yaşamaktaydı.  Eski Türkiye’nin bir gerçeği olan olağanüstü hal dönemlerinde, İslami düşüncesinden dolayı Müslümanlar sistem düşmanı, vatan haini gibi algılanarak, haklarında suç uydurulup çıkarıldıkları DGM’lerde polisin gözaltında işkenceyle imzalattığı ifade tutanakları delil olarak kabul edilip ceza evine tıkılıyorlardı. Eski Türkiye’de derin devl...

AK PARTİNİN ADALETİ VE ZİNDANDAKİLER

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi devlet politikası inkâr ve dönüştürme mantığı ile şekillenmiş, bu mantığın temsilcisi Partiler yıllarca Tek başına ülkeyi yönetmiştir. Bu topraklarda yaşayanların tarihi, medeniyeti, dini, dili, ırkı, mezhebi, kıyafeti, dış görünüşü,   yazısı… Kısacası neyi varsa inkâr edilmiş. Onun yerine batı medeniyeti ve değerleri ile dönüştürülmeye çalışılmıştır. Ülkenin resmi politikasındaki hedef “batı uygarlığının seviyesine çıkmak” olarak gösterilmiştir. Bu inkâr ve dönüştürme politikalarına itiraz etmek vatan hainliği ile eş tutulmuş, itiraz edenler suçlu ilan edilmiş ve suçlananlar ya ülkeden kaçarak canını kurtarmış, ya yakalanıp yargısız infazlarla öldürülmüş ya da zindanlara atılmıştır. Bu kısa hatırlatmadan sonra gelelim sadede Ak Parti yukarıda saydığım inkâr ve dönüştürme politikalarına itiraz eden bir dil kullandığı için iktidara oldukça güçlü gelebilmiştir. Zira kurucusu ve halen lideri olan Tayyip Erdoğan da sisteme itiraz ettiği iç...