Kayıtlar

Mart, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TERÖRÜN KAYNAĞI EMPERYALİST DEVLETLERDİR

Terör; belirlenmiş hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere, resmi kurumlara, siyasi kurum veya devlet yönetimlerine yönelik baskı, yıldırma, korku salma ve her türlü şiddet içeren eylemlerdir. Terör uygulayan organize gruplara terör örgütü , terör uygulayan şahıslara ise terörist denir. Bu tanım herkes tarafından kabul edilmese de genel olarak terör’ün ve teröristin tanımı üç aşağı beş yukarı böyle yapılmaktadır. Terör örgütü veya terörist kavramı bakış açısına göre değişkenlik gösteren kavramlardır. Birinin terörist dediğine bir başkası özgürlük savaşçısı diyebilmektedir. Örneğin Çeçenistan, Çin, Filistin, Keşmir v.b gibi yerlerde işgalci güçlere karşı özgürlük mücadelesi veren halklar bile işgalciler ve emperyalist devletler tarafından terörist olarak tanımlanabilmektedir. Emperyalist devletler, ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürmek için “ insan hakları” kavramını istedikleri gibi yorumlayıp kullandıkları gibi “terör” kavramını da istedikleri gibi yoruml...

ÇANAKKALE BİR KURTULUŞ REÇETESİDİR

Birinci dünya savaşının bir cephesidir Çanakkale. O savaşta Osmanlı Devletinin durduğu yer, yaptığı ittifaklar, savaşa giriş şekli v.s tartışılıp durur yüz yıldır. Ancak tartışılmayan bir gerçek var ki o şimdi Müslüman aleminin içine düştüğü zilletten kurtuluş reçetesidir bence. Birinci dünya savaşı İngilizlerin öncülük ettiği emperyalist sömürgecilerin Müslüman Osmanlıyı yıkıp, topraklarının paylaştırılması savaşıdır. Çanakkale cephesi İngilizlerin başını çektiği dünyanın en güçlü ordularının hep birlikte bizim birliğimizin önünde diz çökertildiği bir savaştır. Müslümanlar birlik içinde olursa onların karşısında tüm süper güçlerin aciz kalacağının görüldüğü bir savaştır Çanakkale. Müslümanlar Çanakkale’de ortaya koydukları her şeye rağmen birlikte direniş iradesini bıraktıkları zaman mağlup oldular, halen bu mağlubiyet silsilesi devam ediyor. İçinde bulunduğumuz zillet hali bunun en bariz göstergesidir. İngilizlerin yönlendirmesi ve teşvikiyle Türkler, Araplar ve diğer ...

FİKİR BEYAN ETMEKTEN KORKAR OLDUK!

İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği düşünebilmesidir kuşkusuz. İnsanın düşünme, fikir yürütme, sorma, sorgumla, itiraz etme, eleştirme gibi insani/düşünsel özelliklerini yok ederseniz insan olmaktan çıkar başka bir şey olur. Tarihte bu hale getirilmiş “mankurt” lardan söz edilir mesela. Tarihe yöne vermiş peygamberler ve fikir adamları her zaman kendi dönemlerinin hakim güçleri tarafından toplumlarına “istenmeyen adamlar” ve “zararlı fikir sahipleri” olarak tanıtılmışlardır. Günümüzde de aynı durum devam etmektedir. Özgürlük ve demokrasi gibi soyut kavramları kullanarak dünyadaki enerji kaynaklarına el koyan zorba kapitalistler doğal kaynaklarına ve topraklarına sahip çıkan toplumları “terörist” olarak damgalayıp “kötü ve zararlı insanlar” ilan edip onlarla savaşmayı, hizaya getirip sömürmeyi hatta onları yok etmeyi meşru gösteriyorlar. Ülkemizdeki durum dünyadan çokta farklı değil. Resmi ideoloji kendi dayattığı doğrulara itiraz edenleri, “vatan haini...

KADIN YERİNİ BİLECEK!

Bu bir kadınlar günü yazısıdır. Kadın yerini bilecek! Bilecek ki; Saygı görecek, sevilecek, el üstünde tutulup, baş tacı edilecek. Kadın yerini bilecek! Bilecek ki; Ana, bacı, hanım, hanım efendi, İsa’nın Meryemi, İbrahim’in Haceri,  Muhammedin Haticesi, Ali’nin Fatması olacak... Rakı masasında meze, araba lastiğinde reklam, sokak başlarında sermaye, fabrikada ucuz işçi, çocuk yaşta gelin, zengin yaşlıların eğlencesi, erkeklerin kölesi olmayacak… Nedir kadın? Kadının yeri neredir? Kadının yeri kocasının yanımıdır? Kadının dini kocasının dinimidir? Kadının bedeni kime aittir? Kadının ruhu var mıdır?  Kadın- erkek eşit midir? Kadın hakları nelerdir? Kadına şiddet neden artıyor? Kadın hakları gündeme geldikçe kadın cinayetleri niye artıyor? Soru içinde soru lakin cevap meçhul…. İnsanoğlu bilim ve teknolojide ilerliyor ama kendini tanıma konusunda daha emeklemiyor bile. Kendini tanıyamayan insan kadını nasıl tanıyacak? Erkeği nasıl tanıyacak? ...

KÜRT SORUNU MU, KÜRTLERE YAPILAN ZULÜM MÜ?

“Kürt sorunu” kavramı Kürtlerin sorun olduğu algısı oluşturuyor. Oysa kast edilen Kürtlerin sorun olduğu değil, Kürtlere yapılanların sorun olduğudur. Bilindiği gibi Osmanlının yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti, kuruluş felsefesi olarak, “birlikte yaşamayı esas alan” bir devlet idi. Bu yüzden ülkede yaşayan Kürtler dahil, diğer kavimler tarafından desteklenmiştir. Ancak kısa bir dönem sonra devlet, bir kısım paşaların yaptığı askeri ve siyasi darbelerle halifeliğin kaldırılması, devrim yasalarının getirilmesi ile “laik, batıcı ve ırkçı” bir hale bürünmüştür.  Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türklerin devleti olduğu, bu devlette yaşayan başka bir kavim olmadığı hepsinin Türk olduğu ve Türklerin üstün olduğu gibi bir politika güdülmüştür. Bunun sonucu diğer kavimlerde olduğu gibi Kürtlerde de haklı olarak bir itiraz başlamış ve ülkenin en kalabalık ikinci kavmi olması nedeniyle de bu itirazlar ses getirmiştir. O dönemin tek partili hükümeti, yapılan iti...