TÜRK VE KÜRT KAVMİ İÇİNDEN ZALİM BİR TOPLUM ÇIKARMAK!
Türkler
yüzyıllar boyu İslam’a hizmet etmiş bir kavimdir. Müslüman oldukları ilk
zamanlardan günümüze kadar İslam için bedeller ödemiş, devletler kurmuş bu
kavmin içinden çıkan bir grup, bu kez İslam’ın ortadan kaldırılması,
Müslümanlığın yok edilip Türklerin İslam’dan uzaklaştırılması hatta diğer
Müslümanların da İslam’dan çıkarılması için ciddi çabalar ortaya koymuşlardır.
Bu grup,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan kısa bir süre sonra devleti gayri İslami
bir sisteme dönüştürmek, Milleti gayri İslami bir anlayışa kavuşturmak için bir “ulus devlet” kurmak ve bunu güçlü bir temele dayandırıp bu
modeli de bütün İslam dünyasına ihraç etmek için Batılıların, özellikle
İngilizlerin, desteğiyle ciddi bir çaba içine girmişlerdi.
Türkiye’de
yaşayan herkesi “Türk ulusu” olarak
tanımlayan bu üst akıl, hedefine ulaşabilmek için Türkiye’de yaşayan herkesin
Türk olduğu, Türk’ün üstün olduğu, Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığı,
Türk olmayanların da ancak Türk oldukları zaman mutlu olacakları gibi söylemleri ve politikaları millete dayatarak
zorba bir yönetim kurdu.
Türkiye
Cumhuriyeti’nde Türklerin dışında çok sayıda kavmin yaşadığı bilinen bir
gerçektir. Özellikle Kürtlerin bu kavimler arasında hem sayıca kalabalık
olmalarından hem de Türklerin bu bölgeye geldikleri günden beri Türklerle
müttefik olarak hareket etmelerinden dolayı ayrı bir yeri vardır.
Kürtler;
Araplardan sonra Müslüman olan ilk
kavimlerdendir. Türkler ve diğer kavimlerin arasında dindarlıkları, ilim
adamlıkları, cesaret ve sadakatleriyle ön plana çıkmış bir kavimdir. Bu
özelliklerini Türkiye Cumhuriyeti kurulurken de göstermiş, Osmanlı içindeki
halkların neredeyse tamamı İngilizlerin destek ve teşvikiyle ayrı devletler
kurmuşken "Biz Türk kardeşlerimizden ayrılmayacağız!" diyerek ve
ayrı bir devlet kurma tekliflerini reddederek Türkiye’nin kuruluş sürecinden
ayrılmamışlardır.
Buna rağmen
Türkiye Cumhuriyeti’ni ilk dönem yönetenler, Kürt halkını ve diğer halkları
inkar etmiş; asimilasyon politikaları uygulamıştır.
Bu
uygulamalara karşı çıkanlar ise o dönemin Müslüman önderleridir. Medreseler,
tekkeler, şeyhler, seyitler ve diğer dini yapılar bu yapılanlara itiraz
ettikleri için cezalandırılmışlardır. Medreseler, tekkeler, zaviyeler,
tarikatlar ve diğer dini yapılanmalar yasaklanmış; alimlerin tamamına yakını uydurma
gerekçelerle idam edilmiş, hatta camiler kapatılmış, Kur’an okumak yasaklanmış,
harf devriminden sonra Arap harflerine yapılan düşmanlık ve cezalandırmalardan
dolayı mezarlıklar ve hayratların yazıtları bile kazınarak yok edilmiş ancak
çok az bir kısmı halk tarafından çeşitli yöntemlerle gizlenerek muhafaza
edilmiştir.
Bu
zulümlerin en meşhurlarından biri de Dersim katliamıdır. Dersimi orduyla
karadan ve havadan yerle bir edenin, çocuk ve kadın demeden binlerce sivili
acımasızca öldürenin, her türlü eziyeti yapanın, sürgün edenin o dönem devlet
yönetiminin olduğunu söylemeye gerek var mı?
Bu
bilgileri özet olarak bir hatırlatma
babından vurgulayıp esas konuya geçmek istiyorum.
Geçmişte
Türklerin içinden devşirdikleri bir kısım yönetici üzerinden -Kürtlerin de
dahil olduğu- Müslüman ahaliye yapılan
bu zulümleri, şimdi de Kürtler arasından devşirmek istedikleri kişiler eliyle
Kürtlerin yaşadığı topraklarda benzer tezlerle yapma çabasını görüyoruz.
Kürtler, asırlardır devlet kurmamış; çoğunluğu Türkiye topraklarında kalan, Irak,
Suriye, İran ve Ermenistan topraklarında bölünmüş bir kavimdir.
Ortadoğu
haritasının değiştirilmesi ve mevcut devletlerin küçültülüp yeni devletçiklere
bölünmesi çabası malum olan bir vakıadır.
Geçmişte
İngilizler tarafından yürütülen “sömürmek
için bölme” projesi, bugün ABD tarafından yürütülmektedir. Ve bu projede
kullanılabilecek en önemli argüman da Kürt halkı olarak görülmektedir.
Kürtlerin içinden bir kısım Batılı laik düşünceye sahip insan üzerinden
İslam’ın Kürt halkına zarar verdiği, Kürtlerin Müslümanlar tarafından
sömürüldüğü, ümmet düşüncesinin Kürtleri köleleştirmek için kullanıldığı,
neredeyse bütün kavimlerin bir, hatta
bazılarının birçok devleti olmasına rağmen Kürtlerin bir devletinin olmadığı,
Türklerin Kürtlere zulmettiği gibi tezlerle Kürtlerin ABD ile işbirliği içinde
bir devlet sahibi olması gerektiğini söyleyip duruyorlar. Söylmeden de öte
Suriye’de filli olarak ABD tarafından silahlandırılan bir örgütün Kürt devleti
kurmasını destekliyorlar.
Korkarım ki
İslam’a üç kıtada hizmet eden Türklerin içinden çıkan bir grubun İngilizlerle
yaptığı işbirliği sonucu kendi toplumuna yaptığı onca zulmü, bu gidişle İslam’a
yüzyıllardır hizmet eden bir toplum olan Kürtlerin arasından çıkacak bir
grup, ABD işbirliği ile yine kendi
toplumuna reva görecek.
Suriye’de
ABD’nin silahlandırdığı bu grup, ABD adına
ABD’nin ve İsraili’in çıkarlarını korumak için, Kürtlere özgürlük ve devlet talebi maskesiyle hem kendi halkına hem de bölge halkına zulüm
yapma potansiyeline sahip görülüyor.
İngilizlerin
adamı olan bir grup Türk’ün devlet eliyle yaptığı zalimlikleri, Müslümanlara ve
Türk halkına mal ederek Kürleri yanıltma, İslam’a, Müslümanlara ve Türk kardeşlerine
düşman etme çabası büyük bir oyundur.
ABD’nin bu
oyununu bozmak, başta Kürt halkı olmak üzere bölge halklarına düşen tarihi bir
misyondur.
Vesselam….
Yorumlar
Yorum Gönder