İKTİDAR OYUNLARI


Türkiye’nin yakın geçmişine tarafsız ve vicdanlı bir gözle baktığımızda şu manzarayı çok net görebiliriz:
Kim iktidar olursa olsun, kapitalist sistem güçlenerek yoluna devam ediyor. Zenginler ve seçkin aileler, ülkenin kaymağını yemeye devam ediyor. Her iktidar yeni zengin ve seçkin bir kitle oluşturup bu düzene dahil oluyor. Ezilen, hor görülen, ötekileştirilen yine sıradan halk ve hatta o iktidarı ayakta tutan çoğunluk oluyor.
İktidarlar, kendi dönemlerinde dayandıkları tabanı sisteme entegre etme konusunda çok mahirler. Hepsi de üç aşağı beş yukarı aynı yöntemi kullanarak bunu yapıyor.
İktidarlar, dayandıkları düşünceyi savunan aydın, akademisyen, düşünür, yazar, çizer, sanatçı, kanaat önderi kısacası topluma yön veren kim varsa, devletin belli kademelerinde onlara dolgun maaşlı ve bol imkanlı işler vererek onları sistemin içine alıp, sistemin bir parçası haline dönüştürmektedirler. Bunu yaparken de “Gelin devleti siz yönetin, birikimlerinizle sistemi dönüştürüp kendi sistemimizi kuralım!”  teziyle onları ikna ediliyorlar.
İktidarları ayakta tutan en önemli argüman  “öteki/düşman”  argümanıdır. Onun için kendi taraftarına bir düşman gösterip onunla mücadele etmeli ve ettirmelidir ki destek aldığı kitleyi bir arada ve diri tutabilsin. Bu bakımdan tüm iktidarlar kendi dayandığı düşünce dışındakileri ötekileştirme konusunda da oldukça mahirdir.
Solun iktidar olduğu dönemlerde sağcılar için  “faşist, gerici, örümcek kafalı, sıkma baş, dinci” gibi ötekileştirici argümanlar kullanılmış ve maalesef solcu, devrimci, halkçı, sömürü düzenine karşı, kapitalist sistemi devirme iddiasında olan solcular da bu dönemlerde buna çanak tutmuş, destek olmuştur. Hak, hukuk, adalet, eşitlik, insan onuru, düşünce ve inanç özgürlüğü gibi kavramları -sadece kendileri gibi düşünenlerin hakkıymış gibi-  kendileri gibi düşünmeyenler için savunmamışlar hatta tam tersi iktidardan yana tavır almışlardır.
Sağcı iktidarlar döneminde de benzer bir süreç yaşanmış, sağcı ne kadar okur- yazar, düşünür varsa devlet kademelerine yerleştirilmek suretiyle sisteme dahil edilmiş, “İlayi Kelimetullah davası” unutulup devletin sunduğu imkanlarla kör, sağır ve dilsize dönüştürülmüşlerdir. Sağcı olmayanlar “anarşist, namus düşmanı, vatan haini, moskof uşağı, kızıl komünist”  ve benzeri argümanlarla ötekileştirilmiştir. İktidarın bu argümanlarla sindirdiği solculara, sağcı taban aynı argümanlarla saldırmış ve iktidara destek olmuştur. Töre, adalet, hak, hukuk, insan onuru hatta din;  vatanseverlik adına görmezden gelinmiş ve ayaklar altına alınmıştır.
Müslümanların iktidarının yaşandığı bu dönemde yine tarih adeta tekerrür edip duruyor. 90’lı yıllarda kitaplar yazan, dergiler çıkaran, dernek ve vakıflardaki tebliğ çalışmalarıyla Türkiye’nin umuduna dönüşen İslamcılar, devlet kademelerinin en üstünden en altına kadar yerleştirilmiş ve sisteme dahil edilmiştir.
İktidar kendisine muhalif olanlara karşı diğer iktidarların yaptığı gibi ötekileştirici bir dil geliştirmiş ve bu dille muhalifleri cezalandırarak veya baskı altına alarak sindirmektedir.  Bu dil maalesef Müslüman olduğunu iddia eden kesim tarafından da kullanılmakta, toplumun büyük bir kesimi ötekileştirilmektedir.
Bu durum vicdanları kanatacak boyutlara gelmiştir. Hukukun hiçbir kaidesi işletilmeden, suçlu ile suçsuz ayırt edilmeksizin,  zamanında kendi iktidarları tarafından teşvik edilen sendika, dernek, vakıf, yardım kuruluşu ve benzeri yerlere üye olduğu için insanlar açlığa mahkum edilmiş durumda. Bu duruma itiraz edip eleştirenler  “vatan haini” damgası yemekle karşı krşıya kalıyor. Buna Müslüman kesim de maalesef kör, sağır ve dilsiz.
Adam kayırma, ihaleye hile karıştırma, rüşvetçilik ve benzeri davranışlar haram kabul edildiği halde Müslümanların iktidar olduğu bu dönemde çeşitli kılıflarla yapılmaya devam edilmektedir. Milli kumar artık hacı-hoca çocuklarının kontrolünde ve emin ellerde daha dürüstçe oynatılmakta, çekilişleri devlet TV’sinde artık mini etekli kızlar tarafından değil, mütesettir hatunlar tarafından yapılmakta. Faizli banka sistemi annelerimizin haram bulaşmasın diye yastık altında sakladığı altınlara kadar ulaştı, zina çıkarılan yasalarla suç olmaktan çıkarılıp hatta yasal koruma altına alınarak, gizli saklı yapılmaktan kurtarılıp aleni bir şekilde yapılmaya başlandı…
Hülasa sağcı, solcu, İslamcı, demokrat, sosyalist, komünist, ateist bu ülkede yaşayan tüm kesimler uyanık olmalı; hakkı ayakta tutmalı, adaleti tesis etmek için uğraşmalıdır. Aksi halde bu sistem, bizi birbirimizle terbiye etmeye ve bizi sömürmeye devam edecek.
Son sözüm Müslümanlara:
Unutmayalım ki hesap günü uzak değil. Zulme sessiz kalmak da zulümdür ve biliyorsunuz ki helak edilen toplumların tamamı sapkın değildi, birçoğu o sapkınlığa sessiz kalıp göz yumanlardı.
Vesselam…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİŞİ DOKUNULMAZLIĞI HAKKI

GELECEĞİN ÖĞRETMENİ

KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ HAKKI