Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÇIPLAK ARAMA YOK(MU)DUR?

  Son günlerde Türkiye’nin gündemini meşgul eden konulardan biri de çıplak arama iddiaları. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin Euronews'e verdiği özel mülakatta 'Türkiye'de çıplak arama yok, inanmıyorum' diyerek söz konusu iddiaları peşinen reddedince konu başka bir boyut kazandı. Çıplak arama gibi İslam’ın ve beşeri hukukun dokunulmaz kabul ettiği insan onurunu zedeleyici ve insanı aşağılayıcı bir eylemin savunulacak bir tarafı olamaz.   Zaten Özlem Zengin’de çıplak aramayı savunmuyor, bu uygulamanın Türkiye’de yapılmadığını, iddialara inanmadığını söylüyor. Çıplak arama var! 2006 tarihli İnfaz Tüzüğü 46. maddesine çıplak arama açıkça düzenlenmiştir. Yasal düzenleme ile yapılan bir uygulamayı inkar etmek anlaşılır bir tutum olmasa gerek. Yapılması gereken bu uygulamanın kötü amaçla kullanılıp kullanılmadığının araştırılması ve   gereğinin yapılmasıdır. Sayın Zengin peşinen iddiaları inkar etmek yerine ‘bu ciddi bir iddia araştıralım, gerçekse gereğini ya...

Bilim İnsanlarına Yapılan Saldırılar Üzerine...

  Müslüman bilim insanları kendi toplumuna hizmet ediyor, batılı emperyalistler adına değil kendi ülkesi adına çalışıyorsa onlara yaşam hakkı tanımıyor zorba emperyalistler. Geçtiğimiz yıllarda yerli teknoloji üzerine çalışan onlarca Türk mühendisin arka arkaya öldürülmesini başka nasıl yorumlaya biliriz ki? İranlı Nükleer Fizikçi Muhsin Fahrizade'nin suikast sonucu öldürülmesi bu gerçeği bize bir kez daha hatırlattı. Eğer bu bilim insanları kendi halkları ve devletleri adına değil de emperyalist zorba devletlerden biri adına yürütselerdi çalışmalarını bırakın öldürmeyi uluslararası bilmem ne ödülleri ile ödüllendirilir çalışmalarından övgüyle söz edilirdi. Emperyalist devletlere hizmet eden bir bilim insanı Müslümanlar tarafından öldürülse hep beraber ayağa kalkar bize kan kustururlardı. Müslümanları kan dökücü terörist ilan ederlerdi. Çünkü küfür tek millet olma bilinciyle hareket ediyor. Bizler paramparça…. Muhsin Fahrizade'nin öldürülmesi olayına Müslüman Milletler olarak e...

ADALET VE AİLE

  Adalet eşyanın olması gereken yerde durmasıdır. Bunun zıddı veya karşıtı zulümdür. Kadın’ın olması gereken yer evidir. Eşinin ve evlatlarının yanıdır. Onların maddi ve manevi olarak beslenmesi ve terbiyesidir. Temiz bir aile, sağlıklı bir nesil için evini yaşanılabilir bir huzur yuvasına dönüştürmektir. Erkeğin olması gereken yer ise, eşi ve evlatlarının maişetini karşılamak için çalışmaktır. Onları helal ve temiz bir şekilde doyurmaktır. Onların maddi ve manevi ihtiyaçlarını meşru yollardan temin etmektir. Fıtratın gereği budur. Kadını geçim için çalışmaya mecbur etmek zulümdür. Hayat müşterektir. Herkes bu müştereklik içinde üzerine düşen rolü en iyi şekilde yapmak için çalışmalıdır. Bu müştereklik bir birinden rol çalmak değildir. Toplumsal sorunlarımızın bir çoğunun sebebi başta anne şefkati olmak üzere aile terbiyesinin yetersizliği, çocukların maddi ve manevi olarak meşru ve helal yönden beslenmemeleridir. Vesselam...

AYASOFYA CAMİSİNİN İBADETE AÇILMASI ANADOLUNUN ZAFERİDİR!

Ayasofya Kilisesinin Fetih’ten sonra Cami’ye dönüştürülmesi veya Kılıçla Feth edilen beldenin büyük kilisesinin Camiye dönüştürülmesi geleneği, kılıç hakkı ve benzeri gibi tartışmalardan bağımsız olarak yazıyorum bu yazıyı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u Feth etmesi tartışmasız büyük bir zafer olarak kabul edilir. Bu zaferin adeta tescili Doğu Roma İmparatorluğundan kalma en önemli eser olan Ayasofya Kilisesinin Camiye dönüştürülmesi ve İslam’ın şiarı olarak kabul edilen Minarenin de buraya eklenmesidir. Bu olay Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki savaşların Müslümanlar tarafından kazanılmasının ve Müslümanların nihai zaferinin göstergesi olarak kabul edilmiştir. İngilizlerin öncülüğünde haçlı zihniyetiyle yürütülen Osmanlının dağıtılması ve paylaşılması planlarıyla bu durum tersine dönmüş, 20. Yüzyılın başlarında Müslümanların elindeki toprakların neredeyse tamamı İngiliz ve yandaşlarının eline geçmişti. Müslümanların hakimiyetinin sembolü olan İstanbul ve Ayasofya dahil…...

İNSAN HAKLARI BAĞLAMINDA LGBT MESELESİ

Mazlumder İslami bir bakış açısı ve duruşla İnsan Hakları alanında çalışma yapan bir dernek, ben de Mazlumder bünyesinde İnsan Hakları savunuculuğu yaptığım için, sürekli sorulan LGBT hakkında ne düşünüyorsun? Sorusunun cevabını bu yazıda vermeye çalışacağım.   LGBT “Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transnseksüel veya Travesti” daha da açarsak “L: Kadın kadına, G: Erkek erkeğe, B: Bir cins her iki cinsle; cinsel ilişki kurar anlamına geliyor. T: Bir cinsin diğer cinsiyete geçmesi” anlamına gelmektedir. Farklı isimlendirmelerle insanlık tarihinde ve toplumumuzda bu cinsel sapkınlık hep var olagelmiştir. Ancak herkes tarafından bu durumun anormal kabul edildiğinden gizli ya da tolere edilir düzeyde kalmıştır. Toplumun ve bizim gündemimize gelmesinin sebebi, LGBT’nin görünür yapıldığı, teşvik edildiği hatta adeta kutsandığı ve yasal koruma altına alınıp onlarla ilgili en ufak bir olumsuz söylemin “homofobik” suç sayılması ve insan hakları ihlali kabul edilmesindendir. LGBT olmak ya...

Atatürk'e Hakaret ve İfade Özgürlüğü

Son zamanlarda insanların ifade ettiği düşüncelerden dolayı devlet memurluğundan ihraç edildiğini, açığa alındığını veya haklarında dava açıldığını okuyoruz medyadan.   Bunun en çok Atatürk’ü koruma kanunu, Cumhurbaşkanına hakaret veya halkı kin ve nefrete teşvik gibi nedenlerle yapıldığı yazılıyor.   Açıkça ifade edeyim ki hiç kimsenin hiç kimseye hakareti tasvip edilemez. Sebep ne olursa olsun hakaretin mazereti olmaz, olamaz.    Atatürk’e, Cumhurbaşkanına, inanç ve kutsala veya herhangi bir kişi veya değere hakaret cezasız bırakılmamalıdır.   Aynı şekilde hiç kimse hiç kimsenin düşüncesini, inancını veya ideolojisini kabul etmeye mecbur tutulamaz, zorlanamaz. Bu durum kanunla, devlet zoruyla veya başka bir şekilde dayatılamaz.   Herkes düşüncesinde, ideolojisinde ve inancında özgürdür. Özgür bırakılmalıdır.   İnsanlar düşüncelerini birilerine göre zararlı, tehlikeli, kabul edilemez dahi olsa ifade etmekte özgürdür. İfade özg...

TÜRKİYE’NİN SURİYE OPERASYONU

TÜRKİYE’NİN SURİYE OPERASYONU Suriye bölgemizdeki suni devletlerden biridir. ingiltere’nin işgal ettiği ve sonradan Fransa’ya bıraktığı, Fransa’nın da istediği gibi bir yönetime devr edip terk ettiği Osmanlı toprağıdır Suriye. Suriye, mevcut konjonktürde emperyalist güçlerin bölge üzerindeki hesaplarının yoğunlaştığı ve şekillendiği bir toprak parçasına dönmüş durumda. Suriye bağlamında bölgemizdeki emperyalist girişimler değerlendirildiğinde varılan ortak noktalar üç aşağı beş yukarı şunlardır; israil’in güvenliği, Türkiye ve İran’ın kontrol altına alınması, bölge ülkelerindeki doğal zenginliklerin paylaşımı. Afganistan ve Irak’ın işgali, Arap baharı hareketleri, Mısırdaki askeri darbe, Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi ve benzeri olayların tamamının yukarıda saydığım sebeplerle olduğu konusunda bir mutabakat oluşmuş durumda. Bir de bu sebeplerle bölge ateşe verilirken kullanılan argümanlar konusu var, bu konuda da varılan ortak noktalar üç aşağı beş yukarı şunlardır. Ha...

abd ve Ona Umut Bağlayanlar Şaşkın

abd ve Ona Umut Bağlayanlar Şaşkın ABD en korunaklı üssüne inen füzeleri engelleyemedi. O övüne övüne pazarlayıp kasasını doldurduğu savunma sistemi yerle bir oldu. Tek bir İran füzesini bile durduramadı. İran ABD’nin karizmasını çizdi. Kendisine güvenen ülkeler de şaşkın. Servetlerini verip aldıkları savunma sistemleri İran füzeleri karşısında aciz kaldı. Daha önce Türkiye’ye Suriye’ye girmeyeceksin demiş, Türkiye abd’nin olduğu bölgeye girme konusunda geri adım atmayınca kendisi çekilmiş Türkiye ile anlaşmak zorunda kalmıştı. Şimdi İran karşısında aciz duruma düştü. Sinsice, haince tuzak kurup vurduğu askerlere karşılık, o çok güvendiği Irak’taki askeri üslerine açıktan ve İran topraklarından atılan füzeleri durduramadı. Askerlerimiz erken uyarı sistemiyle sığınaklara kaçtı diye açıklama yaptı. Yani biz İran füzelerini durduracak savunma sistemine sahip değiliz ama askerlerimizin kaçıp kurtulacakları sığınaklara sahibiz dedi ABD ordusu. Artık savunma sistemi sa...