EĞİTİMİN SORUNLARI
Eğitim sisteminin sorunları yıllardır tartışıla gelmektedir.
Fakat bu tartışmalar “sistemin ürettiği
sorunlara” odaklanmaktadır.
Eğitim sisteminin bizatihi kendisinin yapısı ve resmi
ideolojisiyle sorun olduğu gerçeği ise genellikle göz ardı edilmektedir.
Malumunuzdur sorunları çözmenin yolu onları anlamakla doğru
orantılıdır. Sorunlar doğru anlaşılmaz ise, çözüm için ortaya konulan bütün
çabalar çözümsüzlüğe dönüşür.
Teşhisi yanlış konulan bir hastalık için geliştirilen tedavi
yöntemi o hastalığı tedavi etmekten çok, tedavisini geciktirip belki de
hastalığı kronikleştirecektir.
Eğitim sorunlarını mevcut “eğitim sistemi içindeki sorunlardan” söz ederek tartışmak, çözüm
değil çözümsüzlük getirecektir. Çünkü asıl “sorunları
üreten sistemi tartışmak gerekiyor.”
Ben mevcut eğitim sisteminin “temelden yanlış” olduğunu düşünmekteyim.
Bu sistem eğitimin
“amaç ve hedeflerini” yanlış üzerine bina etmiştir.
Sistemi değiştirmediğimiz sürece sorunlar devam edecektir,
çözüm için harcanan zaman ve enerji de kaybolacaktır.
Eğitim
sisteminin dayandığı düşünce;
Milli
eğitimin temel kanunun da
Madde 2 – Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin
bütün fertlerini,
“(Değişik:
16/6/1983 - 2842/1 md.) Atatürk inkılap
ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk
Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen,
koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye
çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı
görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar
olarak yetiştirmek;” Şeklinde tanımlanmaktadır.
Eğitim sistemimize “milli
eğitim” denilmesi ve mili kelimesinin “Atatürk
milliyetçiliği” ile tanımlanması bize eğitim sistemimizin dayandığı düşünce
hakkında yeterli ipuçlarını vermektedir aslında.
Atatürk milliyetçiliği ulus milliyetçiliğidir, yani
ulusçudur.
Eğitim sistemimiz “akılcı,
ahlaki, insani, bilimsel, evrensel” değerlere değil, “Atatürk milliyetçiliğine” bağlı olmak şartıyla bu değerlere bağlı
bir sistem olarak planlanmıştır.
Eğitimin sonunda oluşacak davranış değişikliği ise; “Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını
bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek” cümlesiyle
ifade edilmektedir.
Bu eğitim sisteminin yetiştirmek istediği insan “hakka, adalete, doğruya, ahlaki değerlere,
hukuka yani insani değerlere” karşı sorumluluğunu bilen değil, “devletine karşı” sorumluluğunu bilen
ve bunları davranış haline getiren bir insandır.
Devlete itaati merkeze alarak, “devleti kutsal sayan” bir eğitim sisteminde “özgür ve üretken” bir insan yetişmez. Olsa olsa “İtaatkar, söz dinleyen, güdülenmeyi
bekleyen emir kulları” yetişir.
Yorumlar
Yorum Gönder