TOPLUSAL SORUNLARIN KAYNAĞI AİLE YAPIMIZDIR!...
Kendi
kimliğimiz, kişiliğimiz, toplumsal yapımızla var olmak ve var olmaya devam
etmek istiyorsak ailelerimize sahip çıkmak zorundayız.
Aile
insanlık tarihi kadar eski, kültürü, geleneği, töreyi, inancı yeni nesillere
taşıyan en önemli yapıdır. Aile neyse toplumda o odur. Aile mutluysa toplum da
mutlu, değilse toplum da mutlu değildir.
Bizim
geleneksel büyük aile yapılarımız başlı başına birer eğitim yuvalarıdır. Aile
içinde dede, nene, anne, baba, amca, dayı, hala, teyze, kuzenler ve diğer
akrabalar arasında adı konulmamış bir hukuk vardır. Burada bir hiyerarşi,
sevgi, saygı, merhamet, şefkat, dayanışma, yardımlaşma, fedakarlık ve benzeri duyguların
pratikleri vardır. Aile bireyi bunları doğal ortamında yaşar, kişi ilk sosyal
ve hukuk deneyimini ailede yaşar olumlu ve olumsuz örneklere şahitlik eder.
Böylece tolum içinde daha uyumlu olur ve ne yaptığını daha iyi bilir.
Yaşadığımız
modernleşme süreci geleneksel büyük aile yapılarını yok etmektedir. Aileler adım
adım anne-baba-çocuklardan oluşan çekirdek aileye dönüştürmektedir. Bu dönüşüm
zamanla anne babanın ayrı yaşadığı, çocukların bazen anne, bazen babada kaldığı
özgür aileye sonrasında babası belli olmayan, sperm bankalarından aldığı
spermlerle hamile kalan ailelere dönüşecek ve nihai olarak eşcinsel evlilikler
gibi aile kavramını ortadan kaldıran birlikteliklere yol açacaktır.
Bu durum
bugün başta Avrupa olmak üzere bir ok çağdaş(!) ülkede böyledir. Onlar yeniden
aile kurabilmenin yollarını aramaya başladılar bile…
Ülkemizde
aile ile ilgili var olan ve yeni çıkartılan yasalar maalesef aile yapısını
korumak üzere değil ailenin yok olma sürecine hizmet edecek bir yaklaşımla
çıkartılmaktadır.
Kanunlarda
aile içi hiyerarşi yok edilmekte, dede, nene, amca, dayı, hala, teyze gibi aile
büyüklerinin hiçbir rolu bulunmamakta hatta anne ve babanın aile içindeki
rolleri bile yok edilmektedir.
Aile reyisi
kavramı bugünkü yasalarda yoktur. Kadının kocasına, kocasının karısına karşı
sorumlulukları maneviyattan ve duygusallıktan uzak, sadece maddi ve mekanik bir
sorumluluğa dönüşmüş, çocukların bir birlerine, aile büyüklerine ve anne-babaya
karşı sorumsuzlukları söz konusudur.
Mevcut
yasalar asırlardan buyana taşıdığımız kültürü, töreyi ve inanç değerlerini yok
sayan bir mantıkla hazırlanmakta ve uygulanmaktadır.
Böyle
giderse geri dönüşü olmayan toplumsal bir yozlaşmayla yüzleşeceğimiz
kaçınılmazdır. Tez elden kadim kültürümüze ve dini değerlerimize dayanan aile
içi hiyerarşinin yeniden tesis edilmesi, geleneksel aile yapısının korunması ve
aile içi ilişkilerin normale döndürülmesi için adım atılmalıdır.
Başta
iktidar partisinin ve muhalif partilerin, sivil çalışma yapan sağcı, solcu,
İslamcı tüm yapıların, cemaatlerin, tarikatların, vakıf ve derneklerin bu konu
üzerinde kafa yorması elzemdir. Aile yok olursa toplumsal yapımız yok olur.
Vesselem…
Yorumlar
Yorum Gönder