BENİM SANA KARŞI HAKLARIM
İnsanın diğer insanlara karşı hakları vardır. Bir başka deyişle “benim sana karşı, senin de bana karşı haklarımız var.” Bu konuda genel olarak iki yaklaşımdan söz edilebilir.
Birinci yaklaşımı şöyle özetleyebiliriz;
“Herkesin bana karşı hakları var, ben bu hakları almak için diğer insanlarla sürekli mücadele içinde olmalıyım, aksi halde haklarımı alamam ve benim haklarım çiğnenmiş olur, buna fırsat vermemeliyim, haklarımı almak için savaşmalıyım. Benim de diğer insanlara karşı haklarım var, onlarda bana karşı kendi haklarını savunsunlar.” Bu mantığı kısaca “hak verilmez alınır” sözüyle özetleyebiliriz.
İkinci yaklaşımı ise şöyle özetleyebiliriz;
“Diğer insanların bana karşı hakları olduğu gibi benim de diğer insanlara karşı haklarım var. Diğer insanların benim üzerimde ne gibi hakları var? Benim bu konudaki sorumluluklarım nelerdir? Bunları bilip ona göre davranmalıyım. Başkasına karşı sorumluluklarımı yerine getirirsem onlardan da bana karşı sorumluluklarını yerine getirmelerini bekleme, isteme hakkım doğar. Diğer insanların benim haklarıma saygı duymasını bekliyorsam öncelikle benim de onların haklarına saygı duymam gerekir.” Bu mantığı da kısaca “kimsenin hakkı bende kalmasın” sözüyle özetleyebiliriz.
Birinci yani “hak verilmez alınır” yaklaşımı daha çok batılı dünya görüşünü yansıtır, bencil ve hazcı bir yaklaşımdır. Bu bakış açısı sorunlarını kavga ile çözme, kendi dışındaki tüm unsurları düşman olarak algılama, kendisine ait olanı dokunulmaz kabul edip, başkasına ait olana da sahip olma düşüncesini besler. Karşılıksız bir iş yapmayı kabul etmez. Sömürgeciliğe, sınıfçılığa, diktatörizme yol açan bir yaklaşım şeklidir. Bu bakış açısına göre büyük balığın küçük balığı yuttuğu güçlü de zayıfı ezmelidir. Güçlü her zaman haklıdır, yaşamak istiyorsan güçlü olmalısın, merhametten maraz doğar.
Bu yaklaşım, kültürel ve inanç yapımıza ters olduğu gibi, doğa kanunlarına da terstir.
İkinci yani “kimsenin hakkı bende kalmasın” yaklaşımı ise, sorumluluk bilincine sahip bir yaklaşımdır. Sorunları yardımlaşmayla çözmeyi önceller, kavga ve savaştan değil barış ve kardeşlikten yanadır, paylaşımcıdır. Kendi dışındaki unsurlar savaşılacak değil dayanışma içinde olunacak unsurlardır. Büyük balık küçük balığı beslenmek zorunda olduğu için yer onu yok etmek için değil. Biz de beslenmek zorunda olduğumuz için başka canlıları yiyoruz, amacımız o canlıları yok etmek değil. Doğanın yapısı savaş ve kavga üzerine değil, barış ve yardımlaşma üzerine kurulmuş bir dengedir. İnsanlar dışındaki tüm canlılar bu dengeye uyarlar. Yalnız insanlar doğanın dengesini bozacak davranışları sergileyebilir.
İnsani olan, doğal olan, bozulmamış olan yaklaşım ikinci yaklaşım şeklidir. İnsanların bir birleri üzerinde hakları vardır, doğal olarak bir birlerine karşı sorumludurlar. Birbirlerinin haklarına saygı duyup, birbirlerinin haklarını korumalı ve savunmalıdırlar. Ancak o zaman dünya yaşanır bir hal alacak, barış ve kardeşlik ortamı oluşacaktır.
Unutamayalım kendi haklarını savunmak doğal, başkasının haklarını savunmak erdemdir.
Orhan GÖKTAŞ
Birinci yaklaşımı şöyle özetleyebiliriz;
“Herkesin bana karşı hakları var, ben bu hakları almak için diğer insanlarla sürekli mücadele içinde olmalıyım, aksi halde haklarımı alamam ve benim haklarım çiğnenmiş olur, buna fırsat vermemeliyim, haklarımı almak için savaşmalıyım. Benim de diğer insanlara karşı haklarım var, onlarda bana karşı kendi haklarını savunsunlar.” Bu mantığı kısaca “hak verilmez alınır” sözüyle özetleyebiliriz.
İkinci yaklaşımı ise şöyle özetleyebiliriz;
“Diğer insanların bana karşı hakları olduğu gibi benim de diğer insanlara karşı haklarım var. Diğer insanların benim üzerimde ne gibi hakları var? Benim bu konudaki sorumluluklarım nelerdir? Bunları bilip ona göre davranmalıyım. Başkasına karşı sorumluluklarımı yerine getirirsem onlardan da bana karşı sorumluluklarını yerine getirmelerini bekleme, isteme hakkım doğar. Diğer insanların benim haklarıma saygı duymasını bekliyorsam öncelikle benim de onların haklarına saygı duymam gerekir.” Bu mantığı da kısaca “kimsenin hakkı bende kalmasın” sözüyle özetleyebiliriz.
Birinci yani “hak verilmez alınır” yaklaşımı daha çok batılı dünya görüşünü yansıtır, bencil ve hazcı bir yaklaşımdır. Bu bakış açısı sorunlarını kavga ile çözme, kendi dışındaki tüm unsurları düşman olarak algılama, kendisine ait olanı dokunulmaz kabul edip, başkasına ait olana da sahip olma düşüncesini besler. Karşılıksız bir iş yapmayı kabul etmez. Sömürgeciliğe, sınıfçılığa, diktatörizme yol açan bir yaklaşım şeklidir. Bu bakış açısına göre büyük balığın küçük balığı yuttuğu güçlü de zayıfı ezmelidir. Güçlü her zaman haklıdır, yaşamak istiyorsan güçlü olmalısın, merhametten maraz doğar.
Bu yaklaşım, kültürel ve inanç yapımıza ters olduğu gibi, doğa kanunlarına da terstir.
İkinci yani “kimsenin hakkı bende kalmasın” yaklaşımı ise, sorumluluk bilincine sahip bir yaklaşımdır. Sorunları yardımlaşmayla çözmeyi önceller, kavga ve savaştan değil barış ve kardeşlikten yanadır, paylaşımcıdır. Kendi dışındaki unsurlar savaşılacak değil dayanışma içinde olunacak unsurlardır. Büyük balık küçük balığı beslenmek zorunda olduğu için yer onu yok etmek için değil. Biz de beslenmek zorunda olduğumuz için başka canlıları yiyoruz, amacımız o canlıları yok etmek değil. Doğanın yapısı savaş ve kavga üzerine değil, barış ve yardımlaşma üzerine kurulmuş bir dengedir. İnsanlar dışındaki tüm canlılar bu dengeye uyarlar. Yalnız insanlar doğanın dengesini bozacak davranışları sergileyebilir.
İnsani olan, doğal olan, bozulmamış olan yaklaşım ikinci yaklaşım şeklidir. İnsanların bir birleri üzerinde hakları vardır, doğal olarak bir birlerine karşı sorumludurlar. Birbirlerinin haklarına saygı duyup, birbirlerinin haklarını korumalı ve savunmalıdırlar. Ancak o zaman dünya yaşanır bir hal alacak, barış ve kardeşlik ortamı oluşacaktır.
Unutamayalım kendi haklarını savunmak doğal, başkasının haklarını savunmak erdemdir.
Orhan GÖKTAŞ
Yorumlar
Yorum Gönder