KARDEŞLİK HUKUKU
Müslümanların sorunlarına sağlıklı
çözümler üretmeleri, İslam’a göre çözüm yolları aramadıkları sürece mümkün
değildir. Sorunlara mutlaka çeşitli çözümler üretilecektir. Önemli olan
İslam’ın öngördüğü çözümler üretmektir. Zira Allah (cc) yüce kitabında:“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin.
Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir
hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız-
onu Allah'a ve Resul'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayır
hem de netice bakımından daha güzeldir.” 1 buyuruyor.
Bu ayet-i kerimede ihtilafların
çözüm yolu olarak açık ve net bir ifade ile Kur’an ve Hz. Peygamber (as)
gösterilmektedir.
Müslümanlar fert veya topluluk
olarak yaşadıkları şartlar gereği farklı kimliklere sahip olabilir. Ancak bütün
Müslümanlar üst kimlik olarak İslam’a bağlı olmak zorundadır çünkü her Müslüman
İslam toplumunun (ümmetinin, cemaatinin) bir parçasıdır. İslam, Müslümanlar
arasında hukuki olarak uymak zorunda oldukları kardeşlik ilkesini tesis
etmiştir.
Konuyla ilgili bu yazının hacmini
aşacak çok sayıda ayet-i kerime ve hadis-i şerif mevcuttur. Ayrıca konu başlı
başına bir kitap konusu olacak kadar geniş bir konudur. Bendeniz kendimce
önemli gördüğüm kısımları özetlemeye çalışacağım.
İslam inançta tevhid'i, sosyal hayatta uhuvveti
yani kardeşliği esas almış bir dindir. İslam
toplumu (ümmeti, cemaati) sınırları kardeşlik hukukuyla çizilmiş bir
topluluktur.
İslam’a göre İslam toplumuna
kardeşlik bağı dışında hiçbir unsur sınır çizemez. Ne ırk, ne renk, ne coğrafya, ne mezhep, ne bölgesel
grup veya cemaatler ne de başka bir şey kardeşlik hukukunun önüne geçip İslam
toplumunun sınırlarını belirleyebilir.
Ayrı coğrafyalarda birbirinden uzak
olsalar da, ayrı devletlerde yaşasalar da, farklı mezheplere ve cemaatlere
bağlı olsalar da kardeşlik hukuku onların arasında geçerlidir ve onları
birbirine bağlayan bir unsurdur. Mesafeler ve sınırlar birçok şeyi ayırabilir
ama kardeşlik hukukunu sınırlandıramaz.
Kardeşlik hukukunu belirleyen ön
şart “kelime-i tevhid”dir. “La ilahe
illallah, Muhammeden Rasulullah” diyen her fert Müslüman’dır ve diğer
Müslümanların kardeşidir.
Bu durum Kur’an-ı Kerim’de: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse
kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.”2
ayet-i kerimesiyle açıkça ilan edilmiştir.
Hz. Peygamber (as), pratiğiyle
birbirine düşman olan toplulukları Müslüman olduktan sonra kardeş ilan etmiş ve
kardeşlik hukukunun uygulanabilirliğini en güzel şekilde ortaya koymuştur.
Kuran’ı Kerimde bu konu:“Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a)
sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani
siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve
O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun
tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini
böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.”3 ayet-i
kerimesiyle oldukça net ifade edilmektedir.
Hz. Peygamber (as), Mekke’de zor şartlar altında tesis etmiş
olduğu kardeşlik pratiğini hicretle beraber Medine’ye taşımış; ensar ile
muhaciri Medine’ye ulaştığı ilk gün kardeş ilan etmişti. Çoğu birbirini
tanımıyordu. Gelen sadece din kardeşiydi, bunu biliyordu Ensar. Ama bu
yetiyordu her şeyi paylaşmaya. Bu kardeşliğin hangi aşamaya vardığına ve nasıl
uygulandığına dair siyer kitaplarında birçok bilgiye rastlayabilirsiniz.
Kardeşlik hukukunun ana hatları
İslam tarafından çizilmiştir, kardeş olmanın sorumlulukları vardır. Bunların
bir kısmını ayet-i kerime ve hadis-i şerifler eşliğinde sunmaya çalışacağım.
•
Kendin
için istediğini Müslüman kardeşin için de istemen gerekir.
“Hiçbiriniz
kendisi için istediğini din kardeşi için de istemedikçe olgun mümin olamaz.”4
"Kim,
cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmayı isterse, ölümünü, Allah'a ve
âhirete inanmış olarak karşılasın. Bir de başkalarına karşı, kendisine nasıl
davranılmasından hoşlanıyorsa öyle davransın."5
•
Müslüman hiçbir konuda hiç kimseye ve diğer Müslüman
kardeşine üstünlük taslayamaz.
“Ey
insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle
tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında
en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her
şeyden haberdardır.”6
“Ey
insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız,
Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine
üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızı tenlinin siyah üzerinde, siyahın da kırmızı
tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan
korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır.
Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın
kitabı ile idare ederse onu dinleyiniz ve ona itaat ediniz. Kimse kendi
suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının
suçu üzerine suçlanamaz.” 7
•
Müslüman Müslüman’a yalan söylemez, aleyhinde yalan yere şahitlik yapmaz ve onu
hor görmez.
“Müslüman
Müslüman’ın kardeşidir. Ona hıyanet etmez, yalan söylemez ve yardımı terk
etmez. Her Müslüman’ın diğer Müslüman’a ırzı, malı ve kanı haramdır. Takva
buradadır. Bir kimseye şer olarak Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi
yeter.” 8
•
Müslüman, kardeşler arasında barışı sağlar ve adaletle hükmeder.
Biri öbürüne saldırırsa saldıran tarafla savaşır.
“Eğer müminlerden iki gurup
birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa,
Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık
aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah,
âdil davrananları sever.”9
•
Müslüman, Müslüman’la alay edemez; Müslüman’ı ayıplayamaz, ona
kötü lakap takamaz.
“Ey müminler! Bir topluluk
diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha
iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden
daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla
çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse
işte onlar zalimlerdir.10
•
Müslüman, Müslüman’a su-i zanda bulunmaz; onun kusurunu
araştırmaz, gıybetini yapmaz.
“Ey iman
edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin
kusurunu araştırmayın. Biriniz,
diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini
yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun.
Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.”11
Resulallah (as) buyurdular ki: “Gıybet nedir, bilir misiniz?”
- Allah ve Resulü daha iyi bilir, dediler.
Hz. Peygamber: "Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır buyurdu.
- Söylenen ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz? diye soruldu. O da:
- "Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, o zaman ona iftira ettin demektir." diye buyurdu.12
- Allah ve Resulü daha iyi bilir, dediler.
Hz. Peygamber: "Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır buyurdu.
- Söylenen ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz? diye soruldu. O da:
- "Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, o zaman ona iftira ettin demektir." diye buyurdu.12
•
Müslümanlar haksızlığa uğradığı zaman yardımlaşırlar.
“Bir haksızlığa uğradıkları
zaman, yardımlaşırlar.” 13
Resulallah (as) şöyle buyurdu: “Din kardeşin zalim de mazlum da olsa ona yardım et.
Bir adam:
– Ya Resulallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zalimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz? dedi. Peygamberimiz:
– Ya Resulallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zalimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz? dedi. Peygamberimiz:
– Onu zulümden alıkoyar, onun zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki
bu ona yardım etmektir.” buyurdu.14
•
Müslümanlar bir birlerini sevmek zorundadır.
“Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman
etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş
olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi?
Aranızda selamı yayınız!”15
•
Müslüman, Müslüman’a küsmez; onunla ilişkisini kesmez, ona sırtını
dönmez.
“Birbirinize kin tutmayınız, hased etmeyiniz,
sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir
Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helal değildir.”16
•
Müslüman, Müslüman’ı aldatmaz.
“Bize silah çeken bizden değildir. Bize hile yapıp aldatan da
bizden değildir.”17
“(İyi)
Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kişidir. (Asıl) muhacir
de Allah'ın yasakladıklarını terk edendir.” 18
•
Müslümanlar birbirine hakkı ve sabrı tavsiye eder.
“Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan
ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve
sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”19
Konuyla
ilgili olarak Mustafa İslamoğlu Hoca, bir konuşmasında şöyle söylüyor:
İslam kardeşliği beş şeyi yasaklar:
•
Irkçılığı
ve asabiyeti
İlk ırkçı kimdi biliyor musunuz? Şeytan! İlk ırkçı şeytandır. Her mesleğin ve
mezhebin bir kurucusu vardır. Irkçılık mezhebinin de kurucusu şeytandır. Çünkü
Allah'a itiraz ederken demişti ki:
"Beni ateşten, onu çamurdan yarattın. Ben ondan üstünüm!” İşte ırkçılık böyle
başladı. Irkçılık yapan, asabiyet yapan, ırkıyla, rengiyle, soyuyla, sopuyla
övünen, takva dışında bir şeyi övgü vesilesi yapan şeytanın mezhebine intisab
etmiş olur. Başka bir şey değil.
•
Tek
tipleşmeyi yasaklar.
İslam kardeşliği farklılığın yok
edilmesini değil, farklılığın zenginlik olmasını emreder. Çünkü dillerin ve
renklerin farklılığı ayettir, diyor Kur'an.
"Dillerinizin ve renklerinizin farklılığı Allah'ın (c.c.) ayetidir.
" der Kur’an. Daha ne desin?
Allah'ın ayetiymişsiniz, bakınız farklılığınız da Allah'ın ayetiymiş. Hepinizin
yüzleri farklı, DNA'sı farklı, kan gurubu farklı, göz retinası farklı, huyları
farklı, memleketleri farklı. Bu bizim zenginliğimizdir. Zenginliğimizi belaya
dönüştürmenin alemi var mı?
•
İslam
kardeşliği zulmü reddeder.
Yüce Allah: "Sakın zalimlere meyletmeyin, sonra ateş
size de dokunur." der. Zalime
meyletmek ha! Müslüman’ın yapacağı iş mi? Zalim benden diye zalime mi
meyledeceğiz yani! Gerekçesi ne olursa olsun yakışır mı bu Müslüman’a, yakışır mı Kuran'a iman edene, yakışır mı
Resul'e iman edene? Onun içindir ki kim olursa olsun mazlumdan yana, kimden
gelirse gelsin zulme karşı.
•
Tahakkümü
reddeder İslam kardeşliği.
Kimse doğuştan üstün değil. Kimse kimseye
tahakküm edemez. Hiç kimsenin ayrıcalığı yoktur. Dolayısı ile kimse diğeri
üzerindeki tahakkümüne cici ve tumturaklı bahaneler, mazeretler bulmasın.
Dürüst olmak lazım. Biz Müslümanız, bizi Allah terbiye etti, dürüst olalım.
•
İslam
nefret ve öfkeyi reddeder.
Zalime olan nefretimiz, zalim için layıktır.
Peki mazluma olan nefretimizin izahı nedir? Dolayısıyla zalime nefretimiz bile
zalimin ırkına dönerse biz zalim oluruz. “Bu zalim falan ırktan, bu ırkın
tamamına nefret besliyorum.” dersen asıl
zalim sen olursun. Biz bunu yapamayız. Dolayısıyla dindar kindar olmaz.20
Dip notlar:
1-Nisa suresi 59. Ayet, Diyanet
Vakfı Meali.
2-Hucurat suresi 10. Ayet, Diyanet
Vakfı Meali.
3-Ali İmran 103. Ayet, Diyanet Vakfı
Meali.
4-Buhari, iman 7; Müslim, İman
71,72; Tirmizi, kıyame 59; Nesei, iman 19,33
5- Müslim, İmare 46
6- Hucurat suresi 13. Ayet, Diyanet
Vakfı Meali
8-Riyazü’s Salihin 236, Tirmizi 187
9- Hucurat suresi 9. Ayet, Diyanet
Vakfı Meali
10. Hucurat suresi 11. Ayet, Diyanet
Vakfı Meali
11-. Hucurat suresi 12. Ayet,
Diyanet Vakfı Meali
12- Müslim, Birr 70
13- Şura suresi 29. Ayet, Diyanet
Vakfı Meali
14- Buhari, Mezalim 4, İkrah 7; Tirmizi, fiten 68
15- Müslim, iman 93-94. Ayrıca bk.
Tirmizi, Et'ime 45, Kıyamet 56; İbni Mace, Mukaddime 9, Edeb 11
16- Buhari, Edeb 57
17-
Tirmizi, Büyu 72
18-
Buhari, İman 4
19-
Asr Suresi. Diyanet Vakfı Meali
Yorumlar
Yorum Gönder