HAYATA BAKIŞ YA DA YAŞAM FELSEFEMİZ
İnsan
bedensel ve ruhsal boyutları olan, başka bir ifade ile fiziksel boyutunun
yanında arzu, istek, irade ve akıl boyutu da olan bir varlıktır.
İnsanı diğer
canlılardan ve hayvanlardan ayıran yönü de “akıl”
ve “irade” sahibi olmasıdır. Bu
bağlamda çağdaç bilim adamları tarafından yapılan “insan düşünen bir hayvandır” tanımı eksik bir tanımdır.
İsnaın arzu
ve isteklerini frenleyen ve ölçülü olmasını sağlayan aklı ve iradedir.
İnsanın
hayata bakış açısını sosyal çevre, inaç, kültürel değerler ve aldığı eğitim
gibi durumlar etkiler. Aynı zamanda insan aklıyla, çevresini, inanç ve kültürel
değerlerini, aldığı eğitimi sorgulayabilen bir yapıya sahiptir. Başka bilgiler
ile kend bilgilerini kıyaslaya bilen bir yeteneği vardır insanın. Bu durum aklını
kullanabilme gücü ile doğru orantılıdır.
Hayata bakış
açısı ve yüklediği anlam insanın davranışlarını yönlendirir.
Hayatı sadece
dünyadan ibaret olarak görenler, dünyayı kazanmak için bir mücadele alanı gibi
görürler. Bunlar para, mal-mülk, mevki-makam, kariyer, sosyal statü gibi somut
sonuçlara ulaşmak için çalışmayı hayatın hedefi olarak algılar. Dolayısı ile ne
kadar çalışırsa o kadar hedeflerine ulaşacağını düşünür doğal olarak. Bu
insanların hayatı çok çalışmak, çok kazanmak, daha çok harcamak, daha çok
kazanmak için moral ve motivasyon toplayabilmek için arada eğlenmekten
ibarettir.
Bunlara göre
çok çalışan çok kazanır, kazandığın senindir, olmayanlar da çalışsın kazansın,
kolay kazanmamıştır bunun için kolay harcamazlar, kazanç kendilerinin olunca
başkasıyla paylaşmayı enayilik olarak görürler.
İyilik ve
kötülük kavramlarına da bu açıdan bakarlar, iyi sahip olmak, kötü sahip
olamamaktır. Eğer senin varsa iyi durumdasın, yoksa sahip olmalısın, bunun için
çalışmalısın…
Hayatın dünyadan
ibaret olmadığını düşünenler ise dünyayı bir imtihan alanı olarak görürler.
Bunlar hayatın kendilerine ait olmadığını, dünyanın aldatıcı olduğunu, asıl
hedefin ahiret yurduna hazırlık olduğunu düşünür, hayatı verenin kendilerinden
istediğini yapmayı bir vazife olarak görürler.
Bunlar
kendilerini dünyaya gönderen yaratıcının emrindedirler, o ne derse onu yapmaya
çalışırlar. Kendilerinin, hayatın, dünyanın ve diğer varlıkların birer emanet
olduğunu düşünürler, emanete sahip çıkmak asıl vazifedir.
Onlara göre
hayat iman ve çalışma alanıdır. Emanetin sahibi onlara çalışın, kazanın,
paylaşın ve başkalarına faydalı olun demiştir.
Bunlara göre
doğru hak ve adalet, yanlış ise haksızlık ve zulümdür.
Hayatın
amacı doğruyu yaşamak, yanlışa karşı çıkmak, bir yanlış gördüğünde onu ortadan
kaldırabilmek için çaba harcamaktır.
Bunlara göre
kazanmak, harcamak, eğlenmek, biriktirmek her ne yapıyorsan bunu dünya için
değil asıl yurt olan ahiret için yapmalısın. İşte o zaman hayatın bir anlamı
olabilir. Dünyada neye sahip olursan ol, ne kadar güçlü olursan ol sana hiçbir
faydası olmayacaktır. Sana faydası olacak davranışlarındır.
Dünya bugün
bazı insanlar için zevk ve eğlence, bazıları için yokluk ve eziyet yurduna
dönmüş ise insanlığın hayata bakış açısını gözden geçirmesi gerekmiyor mu sizce
de?
Yorumlar
Yorum Gönder