Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İNFAK

İnfak; hukuki bir terin olarak, nafaka vererek bir kimsenin geçimini sağlama anlamına gelir. İnfak, Kur’an da Allah için vermenin genel adıdır. İnfak’ın farz olanına zekât, nafile olanına tasadduk denir. İnfak’ın bir tanımı da şöyledir; Allah’ın hoşnutluğunu elde etmek amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara ayni ve nakdi yardımda bulunmasıdır. İnfak’ı diğer yardımlardan ayıran şeylerden birisi niyettir. İnfak’taki niyet Allah’ın rızasını kazanmaktır. Yoksa gösteriş ve övgü için yapılan harcama infak olmaz. İnfak, kapsamı geniş bir kavramdır. Aile reisinin bakmakla yükümlü olduğu kimselere harcama yapmasını kapsadığı gibi diğer muhtaçlara yapılan zekat, sadaka ve benzeri yardımlar da infak kavramının kapsamına girer. Kur’an infak etmeyi müttakilerin yani Allah’tan gerçek anlamda sakınanların özelliklerinden biri olarak sayar ve sürekli infak edenleri överek, onların kurtuluşa erenlerden olduğunu vurgular. İnfakla ilgi Kur’an-ı Kerimde seksen civarında ...

TÜRK VE KÜRT KAVMİ İÇİNDEN ZALİM BİR TOPLUM ÇIKARMAK!

Türkler yüzyıllar boyu İslam’a hizmet etmiş bir kavimdir. Müslüman oldukları ilk zamanlardan günümüze kadar İslam için bedeller ödemiş, devletler kurmuş bu kavmin içinden çıkan bir grup, bu kez İslam’ın ortadan kaldırılması, Müslümanlığın yok edilip Türklerin İslam’dan uzaklaştırılması hatta diğer Müslümanların da İslam’dan çıkarılması için ciddi çabalar ortaya koymuşlardır. Bu grup, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan kısa bir süre sonra devleti gayri İslami bir sisteme dönüştürmek, Milleti gayri İslami bir anlayışa kavuşturmak için  bir  “ulus devlet”   kurmak ve bunu güçlü bir temele dayandırıp bu modeli de bütün İslam dünyasına ihraç etmek için Batılıların, özellikle İngilizlerin, desteğiyle ciddi bir çaba içine girmişlerdi. Türkiye’de yaşayan herkesi “Türk ulusu” olarak tanımlayan bu üst akıl, hedefine ulaşabilmek için Türkiye’de yaşayan herkesin Türk olduğu, Türk’ün üstün olduğu, Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığı, Türk olmayanların da ancak Türk oldukl...

HANGİ İSLAM!

İçinde yaşadığımız zaman dilimi küresel, bölgesel ve yerel bazda din merkezli sosyal çalkantıların yaşandığı bir dönemdir. Dünyada yükselen şiddet eğilimi de bu çerçeveden okunmaktadır. Batının/abd’nin ürettiği ve kullandığı “İslami ya da İslamist terör”, Müslümanlar tarafından kullanılan “cihat veya İslami direniş” kavramları. Yine batının iç siyaset aracı olarak kullandığı fakat dışarıya karşı kullanmaktan imtina ettiği “haçlı ruhu” kavramı bunun en bariz göstergesidir. Bu bağlamda batı dünyasında gittikçe yükselen “İslamfobi” furyası da bunun bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Batı/abd’nin bu durumun oluşması ve kendi çıkarlarına göre yönetmesi açısından oldukça mahir olduğu gözlemlenmektedir. Kapitalist/sömürgeci güçlerin iş birliğiyle zayıf bırakılmış topluluklar sömürülmeye devam ediliyor. Bu sömürüye katkı sağlayacak hangi argüman varsa onu kullanmaktan çekinmiyorlar. Müslüman toplulukların sömürüsünün artarak devam etmesi için Müslümanlar arası kavga/savaş yönt...

BİR AVRUPA TAHLİLİ

Biz kendi tarihimizi okumuyor ve bilmiyoruz, kendi tarihimizi bilmediğimiz gibi batıyı, batı tarihini de okumuyor ve bilmiyoruz. Bu yazımda kısada olsa bir batı değerlendirmesi yaparak farkındalık oluşturmaya çalışacağım. Batı medeniyetinin kökeni “Antik Roma İmparatorluğu” dur.   Antik Roma   Batı,dünyasındaki   hukuk,  savaş,    sanat,    edebiyat,   mimari,   teknoloji,     dil,   konularının gelişimine büyük katkıda bulunmuştur ve halen de günümüz dünyası üzerinde büyük etkiye sahiptir. Bu medeniyet bir “efendi- köle” medeniyetidir. Roma toplumu hiyerarşik olarak en alt tabakada köleler, onun üstünde azl edilmiş köleler, en üstte ise özgür doğmuş vatandaşlar yani Romalılar’dan oluşan bir toplumdur. Özgür vatandaşlar da kendi aralarında sınıflara ayrılmıştır. Yüz kurucu aileye dayananlar ( patriciler   ) ve bu ailelere dayanmayanlar ( plebler ) . Patriciler,  siyasi, adli, iktisadi ve dini sahada imt...

ONLAR TARİH OKUMAZLAR Kİ!...

Geçmiş, yola çıkmış bir düşünce için anlam ve değer taşır. Sizin bir yolunuz ve menziliniz yoksa geçmiş sizin için bir anlam ifade etmez. Gelecek kaygısı olanların geçmiş bilinci de olmalıdır. Geçmiş bilinci ise ancak sağlıklı bir tarih bilgisi ile oluşur. Tarih bilinci geçici tatmin duygusu veren, övgü ve sövgü ile değil, kavrayış sağlayan bilgiyle oluşturulabilir. İslam geleneğinde tarih, bir yönüyle dini ilimlerin, öbür yönüyle sosyal düşüncenin bir unsuru olarak görülmüştür. Tarihi geçmişten ibret ve kuvvet almak şeklinde düşünmek gerekir. İlim adamlarımız içinde yaşadığımız toplumun geleceğini öngörebilmek için tarihi bilmek, tarihi yasaları araştırmak zorundadır. Kendi tarihini yazmayan ve insanına kendi yazdığı tarihi öğretmeyen toplumların özgün bir gelecek tasavvuru  mümkün değildir. Bugün Müslüman toplumlar kendi toplumsal projelerini ortaya koyamıyor, gelecek planlaması yapamıyorsa bunun en bariz nedeni tarih bilincinin olmamamsıdır. Biz kendi tarihimizi d...

GELECEĞİN ÖĞRETMENİ

Günümüzü bilmeden ve geçmişimizi tanımadan gelecekle ilgili söz söylemek sağlıklı olmaz diye düşünüyorum. Bu nedenle önce günümüzdeki öğretmenliği sonrada geçmişimizdeki öğretmenliği kısaca vurguladıktan sonra geleceğin öğretmenliği konusuna girmek istiyorum. Milli Eğitim Temel Kanunu 43. Maddesinde öğretmenlik mesleği ve amacı şöyle tanımlanmaktadır; Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler… Bu kanunla öğretmene yüklenen sorumluluk Türk Milli Eğitiminin amaçları ve temel ilkeleri ile sınırlandırılmıştır ve öğretmenlik sıradan bir ihtisas mesleği gibi tanımlanıp, saygınlığı ortadan kaldırılmaktadır. Türk Milli Eğitiminin amaçları ve temel ilkeleri dikkate alındığında öğretmene yüklenen görev  “sistemin istediği insan tipini yetiştirme” misyonudur. Bu misyon Milli Eğitimin Temel ...