Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PROBLEMLERİ ÇÖZMEK!

Problem; yani sorun, istenmeyen durum, çözülmesi gerekli mesele, aşılması gereken engel adına ne derseniz deyin, hayatın vazgeçilmezlerindendir. Yaşam biraz da problem çözme sürecidir, yaşınız, sosyal konumunuz, siyasi duruşunuz ve yaptığınız iş ne olursa olsun karşılaştığınız problemleri çöze bildiğiniz kadar başarılı olursunuz hayatta. Problemler sosyal hayatta, iş hayatında, ailede, okulda veya hayatın başka alanlarında değişik şeklerde çıkar karşımıza. Hem çok çeşitlidir, hem de değişkendir. Önemli olan problem çözme yeteneğinizin gelişmiş olmasıdır. Problemlerden kaçmak gibi bir seçeneğiniz yoktur, kaçmaya kalkmak başlı başına bir problemdir zaten. Her insan bir diğerinden farklıdır. Fizik olarak ve duygusal olarak hiçbir insan bir diğeri ile aynı değildir. Problem çözme sürecinde de gerek problemin tespiti gerekse çözümü konusunda aynı davranamaz. Tabiri caizse her yiğidin bir problem çözüşü vardır. Önemli yapılması gerekeni, atılması gereken adımları ve hangi son...

KADIN NEDİR?

İnsan’ın kavramlara yüklediği anlam o kavramlara bakış açısını belirler. Her kavrama herkes tarafından aynı anlam yüklenmez. Bu durumlarda çatışma ve tartışma başlar, oysa tartışılan konu aynı gibi görülse bile zihinlerde farlı anlamlar taşıdığından aynı konu değildir. Bu bağlamda bir konu hakkında konuşuluyor ise öncelikle o konu hakkında bir tanım birliğinin oluşması gerekir. Bu durum insana dolayısı ile kadına yüklenen anlam için de geçerlidir. Günümüzde en çok gündeme getirilen meselelerden biri “Kadın Hakları” dır. Bu konuda çok sayıda çalışma yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir. Buna rağmen kadın hakları ihlalleri giderek artmaktadır. Bu konuda çalışma yapanlar genelde “kadın-erkek eşitliği” üzerinden bir mantıkla çalışma yapmaktadır. O halde insanın aklına şöyle sorular geliyor. Kadın- erkek gerçekten eşit midir? Eşitse neden “Erkek Hakları” ndan söz edilmiyor da kadın haklarından söz ediliyor? Neden erkeklerin hakları ihlal edilmiyor da, kadınların hakları ih...

KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ HAKKI

Her insan annesinden özgür doğar, hürdür ve güvenli bir yaşam sürme hakkına sahiptir. Bu bağlamda hiçbir insanın diğer insandan ve hiçbir toplumun diğer toplumdan farkı yoktur. Kendisini genetik, dini, ekonomik, sosyal, coğrafik veya başka sebeplerden üstün görenler, kendi “güvenlikleri ve özgürlükleri” için, kendilerinden daha zayıf olduğunu düşündükleri insanları ve toplumları kontrol altında tutma gibi bir haklarının olduğunu düşünür. Bu düşünce teorik olarak gerek uluslararası hukukta gerekse ülke anayasalarında ve kanunlarında kabul edilmese de, pratikte yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Akif’in;   “ben ezelden beridir, hür yaşadım hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.” Mısraları haddizatında tüm insanlar için geçerlidir. Özgürlük ve güvenlik bir bütün olarak görülmelidir, insanlar özgürlük ve güvenlik arasında tercih yapmaya zorlanamaz. Anayasamızın 19. Maddesi şöyledir; “herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir…” Şekil ve şart...

KİŞİ DOKUNULMAZLIĞI HAKKI

Her insan, bağımsız birey ve kendi başına bir değerdir, ayrıca insan olmasından dolayı hakları ve sorumlulukları vardır. Bu haklardan biri de kişi dokunulmazlığı hakkıdır. Hayata bakış açısı, insanın kendisine ve kendi dışındakilere verdiği değeri belirler ve şekillendirir. İnsanlık tarihi boyunca oluşan bu bakış açılarını kabaca ikiye ayırabiliriz. Birinci bakış açısı:   “sınıfçı” “maddeci” bakış açısıdır. Bu bakış açısı insanı sadece maddi bir varlık olarak görür. Kendi bedeni üzerinde her türlü tasarruf hakkının olduğuna inanır. Ayrıca insanları etnik köken, ekonomik, sosyal veya inanç açısından sınıflara ayırmış ve üstün sınıfın alt sınıf üzerinde yönetici, söz ve karar sahibi olduğuna inanmıştır.   İkinci bakış açısı : “eşitlikçi” “maneviyatçı” bakış açısıdır. Bu bakış açısına göre insan sadece maddi yönü olan bir varlık değil aynı zamanda manevi yönü olan bir varlıktır. İnsan kendi bedeni üzerinde tasarruf sahibi değildir, beden kendisine verilmiş bir emanetti...

YAŞAM HAKKI

İnsanın sahip olduğu hakların tamamını kullanabilmesi yaşamasına bağlıdır. Bu bağlamda yaşam hakkı en önemli ve vazgeçilmez insan hakkıdır diyebiliriz. Yaşam hakkının en önemli insan hakkı olduğu düşüncesi hem ilahi, hem de beşeri kaynaklı bütün sistemlerin ortak düşüncesidir. Güvenlik, özgürlük, başkasının ya da toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesi veya herhangi başka bir sebep bir başkasının yaşam hakkına müdahaleyi meşru kılmaz. Kutsal kitaplarda yaşam hakkına müdahale en büyük günahlardan biri olarak sayılmıştır. Örneğin;   İncil  “Zina etmeyeceksin, adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, başkasının malına göz dikmeyeceksin” (Romalilar 13) der.   Kur’an “…Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir kimsenin hayatını kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibidir... ”(Maide 32) der.   Doğal Hukuk anlayışına göre ; insan hakları insanın doğuştan sahip olduğu, i...

BENİM ÇEVREME KARŞI HAKLARIM

Kendimize ve diğer insanlara karşı haklarımız olduğu gibi, çevremize karşı da haklarımız vardır. Ben bu yazımda cevre kavramını doğal çevreyi kast ederek kullanacağım. Yani hava, su ve toprak. Çevre konusunda genel olarak iki yaklaşımdan söz edebiliriz. Birinci yaklaşım;  “İnsan doğa karşısında zayıftır. Onunla savaşmalı, onu kontrol altına almalıdır. Benim ve diğer canlıların yaşam ihtiyaçlarını karşılayan doğadır, ona sahip olduğum oranda güçlü olurum. Kim doğaya, onun kaynaklarına sahip olursa güç de onda olur. Hava, su, toprak ve içindekilerden azami derecede faydalanmak için savaşmalıyım.  Güç benim elimde olmalı ve doğayı ben yönetmeliyim.“ yaklaşımıdır. İkinci yaklaşım; “İnsan da diğer canlı ve cansız varlıklar gibi doğanın bir parçasıdır. Onunla uyum içinde olmalı, ondan faydalanmalı fakat ona da bir zarar vermemelidir. Hava, su ve toprak insanın yaşaması için ona verilmiş emanetlerdir. Emanete sahip çıkılmalı ve gelecek nesillere aktarılmalıdır. Doğanın bir...

BENİM SANA KARŞI HAKLARIM

İnsanın diğer insanlara karşı hakları vardır. Bir başka deyişle “benim sana karşı, senin de bana karşı haklarımız var.” Bu konuda genel olarak iki yaklaşımdan söz edilebilir. Birinci yaklaşımı şöyle özetleyebiliriz; “Herkesin bana karşı hakları var, ben bu hakları almak için diğer insanlarla sürekli mücadele içinde olmalıyım, aksi halde haklarımı alamam ve benim haklarım çiğnenmiş olur, buna fırsat vermemeliyim, haklarımı almak için savaşmalıyım. Benim de diğer insanlara karşı haklarım var, onlarda bana karşı kendi haklarını savunsunlar.”  Bu mantığı kısaca “hak verilmez alınır” sözüyle özetleyebiliriz. İkinci yaklaşımı ise şöyle özetleyebiliriz; “Diğer insanların bana karşı hakları olduğu gibi benim de diğer insanlara karşı haklarım var. Diğer insanların benim üzerimde ne gibi hakları var? Benim bu konudaki sorumluluklarım nelerdir? Bunları bilip ona göre davranmalıyım.  Başkasına karşı sorumluluklarımı yerine getirirsem onlardan da bana karşı sorumluluklarını yerine geti...

KARDEŞLİK HUKUKU

Müslümanların sorunlarına sağlıklı çözümler üretmeleri, İslam’a göre çözüm yolları aramadıkları sürece mümkün değildir. Sorunlara mutlaka çeşitli çözümler üretilecektir. Önemli olan İslam’ın öngördüğü çözümler üretmektir. Zira Allah (cc) yüce kitabında: “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resul'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayır hem de netice bakımından daha güzeldir.” 1 buyuruyor. Bu ayet-i kerimede ihtilafların çözüm yolu olarak açık ve net bir ifade ile Kur’an ve Hz. Peygamber (as) gösterilmektedir. Müslümanlar fert veya topluluk olarak yaşadıkları şartlar gereği farklı kimliklere sahip olabilir. Ancak bütün Müslümanlar üst kimlik olarak İslam’a bağlı olmak zorundadır çünkü her Müslüman İslam toplumunun (ümmetinin, cemaatinin) bir parçasıdır. İslam, Müslümanlar arasınd...

BENİM KENDİME KARŞI HAKLARIM

Yaşam insana verilmiş bir haktır ve en önemli “insan hakkı” “yaşam hakkıdır.” Herkes kendisine verilmiş yaşam hakkını korumak zorunda mıdır? Bize verilmiş yaşam hakkına karşı sorumluluklarımız var mıdır? Bu sorulara cevap vermeye çalışalım. Bu konuda değişik düşünceler var, onlardan biri; madem yaşam bana verilmiş bir haktır, dolayısı ile bu beden bana aittir. Bedenimin üzerinde her türlü tasarrufa sahibim, ona istediğim gibi davranırım, ister iyi bakarım ister kötü, istersem yaşamaya devam ederim istemezsem sonlandırırım kimse karışamaz, kime ne? Bir başka düşünce ise; yaşam bana verilmiş bir haktır, benim kazandığım, elde ettiğim bir hak değildir. Beden bana verilmiş bir emanettir, günü geldiğinde sahibine teslim etmek zorundayım. Bu sebeple emanete iyi bakmak, onun yaşamını en iyi şekilde devam ettirmek, ona ihanet etmemek zorundayım şeklindedir.  “Beden benim bedenim onun üzerindeki tüm haklar da bana aittir” düşüncesi, bizim inanç ve toplumsal değerlerimize uygun ...

İSLAMİ HAREKET AÇISINDAN MEZHEP

İSLAMİ HAREKET AÇISINDAN MEZHEP İSLAM VE MÜSLÜMAN İslam, Allah’ın insanlara gönderdiği dinin genel adıdır. Allah, “Ala Kulli Şey’in Kadir” olduğuna göre İslam da böyledir.Yani İslam “küll”dür,  kapsayıcıdır. Tüm zamanlarda Allah’ın göndermiş olduğu dindir. Geçmişte böyle olduğu gibi gelecekte de böyle olacaktır. Kur’an’ı Kerim “Allah katında din, şüphesiz İslam'dır. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini kim inkar ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür.” (1)  Buyurmaktadır. Hz Muhammed (a.s) İslam’ı şöyle tanımlıyor: Cibril-i Emin insan sure­tinde Resulullah’a (a.s) gelerek imanı, İslam’ı ve ihsanı sorar. Resulullah (a.s) da bu soruları cevaplandırır. İslam sorusuna şöyle cevap verir: “Allah’ın varlığına, birliğine inanacaksın. Mu­hammed’i Resul kabul edeceksin. Namaz kılacaksın, oruç tutacaksın, zekat vereceksin, gücün varsa hacca gideceksin.” (2) Bu tanımlama oldukça...