Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MİLLİ EĞİTİMİN ÇIKMAZLARI VE TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU

Osmanlı bakiyesi olarak kurulan yeni cumhuriyet, seküler ulus devlet anlayışıyla örgütlenmiştir. Devletin ilk uygulamalarından biri eğitimi tekeline alarak seküler bir insan tipi yetiştirmek olmuştur. Bu amaçla 3 Mart 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkartılarak,  Anadolu’nun her köşesinde eğitim çalışmalarını yürüten geleneksel medreseler ve azınlık okulları yasaklanmış, yerine eğitim yapacak başka bir alternatif de koyulmayınca neredeyse ülke bir eğitimsizler yurduna çevrilmiştir. Daha sonra 1Kasım 1928 yılında Harf Devrimi yapılarak bin dört yüz yıllık bilgi birikimi yasaklanmış, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetini kuran millet bir gecede okuma yazma bilmez bir topluluğa dönüştürülmüştür. Medeniyetin kaynağı olan İslam Dini ile bağları koparılarak da yeni oluşturulmak istenen seküler sisteme zemin hazırlanmıştır. Yeni oluşturulan sistemle baba ve dedelerinin okuma yazma bilmediği nesiller, eğitim-öğretim çalışmalarının içine alınarak,  seküler kafa yapısına sahip, t...

VALİLİK MAKAMI İÇİN CEHENNEMİ TERCİH ETMEK

Bir Kerbela Kısası… Ziyad’ın oğlu Ubeydullah Yezid’in Basra valisidir, Ebu Vakkas’ın torunu ve Sa’d’ın oğlu Ömer’e Rey valiliğini yazılı olarak vermiş ve isyan eden Deylem kabilesinin üzerine gitmesini istemişti. Fakat, Hz. Hüseyin’in Kufe’ye doğru yola çıktığını öğrenince, Ömer’e   “Yanındaki askerlerle önce Hüseyin’in üzerine gideceksin, o sorunu çözdükten sonra vazifene dönersin” deyince, Ömer bu işi yapmak istemediğini bildirdi. Ziyad’ın oğlu “Öyle ise Rey valiliği için verdiğimiz emirnameyi geri ver” dedi. Ömer bunu duyunca “Bana bir gün müsaade et düşüneyim” diyerek zaman istemiş, o da kabul etmişti. Ömer gelip yakınlarına danışınca hepsi onu, Hüseyin’in üzerine gitmekten men etmişler ve kız kardeşinin oğlu olan Şu’benin torunu ve Muğire’nin oğlu Hamza gelip “Dayı Allah için olsun, Hüseyin’in üzerine gitme günahkar olursun. Allah’a yemin ederim ki yer yüzünün mülkü saltanatından ayrılmak şöyle dursun dünyadan çıkıp gitmek, Hüseyin’in kanına girip de o halde Allahın hu...

SEÇİMLER VE EKİP RUHU

SEÇİMLER VE EKİP RUHU Genel seçimler yaklaşırken,   seçimi kazanmanın ve kazandıktan sonra da başarılı olabilmenin yolu bireysel çalışmalarla değil ekip çalışmasıyla olacağının bilinmesi gerekir. Ekip; ortak amaçlar için ortak çalışma içinde bulunan insanların oluşturduğu örgütlü bir topluluktur. İyi bir ekip, hedefe beraberce kilitlenme demek olan “ekip ruhu” nu yakalamakla oluşturulabilir. Bu da ne istediğini bilen, ortak bir duygu ve düşünce atmosferinde olan, birbirini iyi tanıyan, birbirine güvenen ve uyumlu çalışabilen kişilerin oluşturduğu bir ekiple mümkündür. Sadece seçim kazanmak için bir araya toplanmış gruplara, ekip demek doğru değildir. Bu mantıkla oluşan gruplar belki seçim kazanabilirler, ancak seçim kazandıktan sonra kendi aralarında kavga etmekten zaman bulup millete hizmet üretmek adına bir iş yapamamaktadırlar. Ekip muhatap olduğu kitleyi iyi tanımalı, belli kişilerle, cemaatlerle,   aşiretlerle değil bunlarla beraber tüm milletle i...

MAZLUMDER VE HILFUL FUDUL BİLİNCİ

MAZLUMDER adana şubesinin ilk genel kurulunda şube başkanlığı bendenize tevdi edildi. Bundan sonra Allah’ın izin verdiği ölçüde ve imkanlar dahilinde MAZLUMDER Adan şube başkanlığını yürütmeye çalışacağım. MAZLUMDER nedir? Ne değildir? Kısaca bir hatırlatma yapmak istedim. İnsan hakları ve mazlumlarla dayanışma derneği kısa adıyla MAZLUMDER, 1991 yılımda kuruldu.    “Kim olursa olsun zalime karşı mazlumdan yana” sloganıyla 22 yıldır insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi, her türlü insan hakları ihlallerinin son bulması için mücadele veren bir dernek.   MAZLUMDER Temel felsefe olarak, insanın doğuştan birtakım haklara sahip olduğuna ve bu hakları hiçbir gücün, hiçbir gerekçeyle ortadan kaldıramayacağına inanmaktadır. İnsan, yaratılıştan kendisine verilen bu haklarını özgürce kullanabildiği ölçüde insan onuruna yaraşır bir hayat sürdürebileceğine inanmaktadır. Yüce Allah’ın (cc) insana verdiği hakların siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve...

VALİ BEY BENİM KIZIM SANA EMANET!

Devletin sorumluluklarından biri de eğitim vermektir. Eğitim insanlarda istenilen davranışların oluşturulması sürecidir. Siz gelecekte nasıl bir insan görmek istiyorsanız eğitiminizi ona göre vermek zorundasınız. Atalarımız ne güzel demiş; “ne ekersen onu biçersin.” Seküler bir anlayışla verilen eğitimden “dindar nesil” yetişmesini beklemek, buğday ekilen tarladan mısır çıkmasını beklemek gibidir. Gerçi siyasi, ekonomik, sosyal açıdan seküler temellere oturan bir sistemde dindar nesil yetiştirmek için eğitim sistemi geliştirilebilir mi? bu da ayrı bir tartışma konusu. İktidarların kendi dünya görüşüne göre tolumu dönüştürmek, şekillendirmek istemesi doğaldır. Eğer iktidarın dünya görüşü toplumun genel dünya görüşüyle çelişiyorsa o iktidar dayatmayla, zorbalıkla bunu yapmaya çalışacaktır. Yakın tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Hafızalarımız bu dayatmaların ve zorbalıkların izlerini hala taşıyor. Yok, eğer toplumun geneli iktidarın dünya görüşüne sempati ile yaklaşıyor onu...

BENİM ADAYIM BU, YERSE!

Yerel seçimlerin yaklaşması ile partilerden aday olmak isteyen aday adayları boy göstermeye başladı. İsteyen istediği partiden aday adayı olabiliyor ya da isteyen herkes bağımsız aday olabiliyor. Hiçbir şartı şurtu yok. Ne demokratik bir sistem değil mi?        Aday adayları muhtelif yöntemler kullanarak kendilerini halka tanıtıyor, projelerini ve hedeflerini her ortamda anlatıyorlar. Kapı kapı dolaşarak, Billboardlarda, boş duvarlarda, arabaların camlarında, radyolarda, televizyonlarda, facebbok’ta, twetter’de, boy boy resimlerini koyarak, sloganlarını yazarak, yapmak istediklerini anlatıyorlar.        Onlar kendilerini anlatacak millet de onları dinleyip içlerinden beğendiği, güvendiği, inandığı adayı kendi partisine sunacak parti de halkı dinleyip adayını açıklayacak. Ne demokratik bir sistem değil mi?        Partiler kamuoyu yoklamaları, anketler, temayül yoklaması yaparak, ya da kanaat önde...

MİLLİ EĞİTİM ÜZERİNE

MİLLİ EĞİTİM ÜZERİNE SUÇ VE CEZA Sömürmek istediğin toplumu kişiliksizleştirmen gerekir, bunun ilk yolu da toplumun dilini bozmaktır. İnsanlar kullandıkları kelimelerin gerçek anlamını bile unutmuş.   Aynı dili konuşan insanlar bir kelimeden birbirine zıt anlamlar çıkarıyor ise vay o toplumun haline! Hele de kullanılan dili korumakla, geliştirmekle yükümlü kurumlar yozlaştırma, bozma görevi yürütüyorsa vay ki ne vay! Ben etimoloji uzmanı değilim. Bu konuyu onlara bırakarak esas konuma dönmek istiyorum. Toplumumuz giderek gerçek değerlerini yitirip başka bir topluma dönüşüyor,   bunu görmek için bilimsel araştırmalara tarihsel tahlillere falan gerek yok. Kendimize, ailemize, çevremize bakmamız yeterli. Bizim bize özgü değerlerimiz var. Misafirperverlik, yardımseverlik, hürmetkârlık, cömertlik, tutumluluk, kanaatkârlık, mertlik, alçakgönüllülük, hoşgörülülük, namusa düşkünlük ve ciddilik gibi erdemli davranışlar bunlardan aklımıza ilk gelenlerdir. Bu davranışlar ...

KÜRTLER ÜZERİNE

Kürtler tarihin bilinen en eski kavimlerindendir ve İslam tarihinde Araplardan sonra Müslüman olmuş ilk kavimdir. İslam’la ticaret için gidip geldikleri Mekke de Hz Peygamberle(a.s) tanışan Kürt tüccarlar vasıtası ile şereflenmişlerdir. Müslüman olduktan sonra İslam milletinin sadık fertleri, İslam cemaatinin hizmetkârı ve İslam ordularının kahramanları olarak nam yapmış necip bir kavimdir Kürtler. Müslümanların kâfirler karşısında gerilemesi, İslam topraklarının işgal edilerek yağmalanması, İngiliz kâfiri tarafından uydu ulus devletler kurularak Müslümanların sömürülmeye başlanması sürecinde Kürt halkı bu necipliğini gösterip İngiliz kâfirinin emrine girmeyip İslam ümmetini terk etmeyerek halifeliğe bağlı kalacağını beyan etmiştir. Nihayetinde halifeliğin elinde kalan son Osmanlı toprağı üzerinde kurulan Türkiye cumhuriyetinin kurucu iki ana kavminden biri olma şerefini göstermiştir. Türkiye cumhuriyetini kuran irade halifeliğe sahip çıkamamış, İngiliz kâfirinin oynadığı ...

İslami Mücadele ve Suriye: Yaman Çelişki

      Kelimeleri ve kavramları gerçek anlamlarıyla ve yerli yerinde kullanmak birçok sorunu kendiliğinden ortadan kaldırır. Aksi halde kavram kargaşası ve anlam kargaşası çıkar ki bu da birbirimizi anlama konusunda önümüze çıkan en büyük engel oluverir.                         Bizi biz olmaktan çıkartan sebeplerin başında dilimizin dönüştürülmesi ve yazımızın değiştirilmesi gelmektedir. Bizi biz yapan ‘’ümmet bilinci’’   ortadan kaldırılınca, İngilizlerin dayatmalarıyla çizilen suni sınırlar kutsanır hale gelmiş o sınırlar içine gönüllü olarak hapis olan ve bu hapsi de kutsayan toplumlara dönüştürmüşüz kendimizi.             Oysa bizim iman dolu göğsümüz gibi serhada sahip bir topluluk olmamız gerekmiyor mu?             İ'la-...

DİKTATÖRİZM YA DA KÜRESEL DÜNYA DÜZENİ

Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış bulunan kimseye diktatör denir. Bu tanım TDK’nin tanımı. Ben de acizane Türkçeye yeni bir kelime eklemek istiyorum “diktatörizm” .                 Diktatörizm bir yönetim şeklidir. Bütün yetkileri kendi bünyesinde toplamış, iktidarının devamı için her yolun mübah olduğunu düşünen yönettiği toplumun özelliğine göre şekillenen bir sistemdir. Yerine göre Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist, demokrat, ateist, sosyalist, komünist, Protestan, Katolik, Ortodoks, Şii, Sünni, Selefi v.s olarak görülebilmekte, akla gelebilecek her türlü kalıba girebilmektedir. Bu sistemin üç adet saç ayağı bulunmaktadır. Bunlar Kur’an-ı Kerim’in deyimi ile “Firavun, Karun ve Haman” dır. Firavun; siyasi otoriteyi, Karun sermayeyi, Haman ise din adamlarını temsil etmektedir. Bugün dünyayı yönetme iddiasında olan ve adına küresel sistem dedikleri sistem de diktatörizmdir. Bu sist...

BARIŞ SÜRECİ ÜZERİNE

                                             BARIŞ SÜRECİ ÜZERİNE BARIŞ İSTİYORUZ,   SAVAŞMAK İÇİN Barıştan söz edildiğine göre ortada savaş var demektir. İyi de milletin niye haberi yok bu savaştan. Aslında savaşın iki tarafı olur; ama kiminle savaşıyoruz , hangi orduyla, hangi devletle savaşıyoruz? Nerde savaşıyoruz ve ne için savaşıyoruz? Bu soruların hepsi cevabını bilmediğimiz ve veremediğimiz sorular. Yoksa ortada savaş falan yok da, var gibi mi yapılıyor? PKK örgütü ve onun uzantıları ile devletin yaptığı mücadeleye savaş deniliyorsa, şahsen resmi olarak bir savaş ilan edildiğini duymadım. Kürt halkına devletin 80 yıldır yaptıkları ortada : İnkar, asimilasyon, ötekileştirme ya da ehilleştirme ne derseniz diyin. Yapılanların insanlık vicdanınd...

İşsizlik Harbi

İşsizlik Harbi İşsizlikte Türkiye lideriyiz... Hem de Çukurova gibi belki de dünyanın en verimli toprakları üzerinde. Sadece verimli mi? Tarihi, coğrafi, siyasi, ekonomik, demografik açıdan da eşsiz bir bölge. Bu bölge sadece Türkiye’yi değil, belki de dünyayı besleyecek potansiyele sahip. Bölge insanı da kendisini ispat etmiştir. Tarih buna en güzel şahittir. İstiklal Harbinde, halk deyimiyle, “ kendi göbeğini kendi kesmiş” , Her şeyi devletten, ordudan beklememiş, müstemleke güçlerini kendi çabasıyla kovmuş, hainleri kendi yöntemleriyle temizlemiştir. Bundan dolayı sadece bu bölgede önünde kahraman, gazi gibi sıfatlar alan iller vardır. Kahramanlar zor zamanlarda çıkar. Düşman işgal etmeseydi, Maraş’ta Sütçü İmamlar,   Antep’te Şahin Beyler, Adana’da Kara Fatmalar çıkar mıydı? Maraş’a Kahraman Maraş, Antep’e de   Gazi Antep demezdik. İşsizlik var doğru. Niye var,Sabancı Adana’dan niye kaçtı, yabancı yatırımcı niye gelmiyor, niye adana yatırımlard...

İHVAN-İ MÜSLİMİN VE MISIR ÜZERİNE

İHVAN-İ MÜSLİMİN VE MISIR ÜZERİNE Mısır’da Üstat Hasan el Benna öncülüğünde 1928’de kurulan İhvan-i Müslimin hareketi çağdaş İslami hareketlerin lokomotifidir. Bu hareket Ümmet bilincine sahip “İttihad-ı İslam” düşüncesini benimsemiş bir harekettir. En bariz özelliği bir tebliğ, irşat, inşa hareketi olmasıdır, kendi halkına ve mısır yönetimine karşı asla şiddete başvurmamıştır ve bu yolu benimsememiştir. 1949 yılında üstat Hasan el Benna’nın Kral Faruk’un emriyle şehit edilmesine, ardından 1953 yılında Nasır yönetiminin ihanetine,   Abdulkadir Udeh, Muhammed Fergali, Yusuf Talat, İbrahim Tayyib, Handevi Duveyr ve Mahmut Abdullatif gibi birçok seçkin İhvan öcüsünün şehit edilmesine, cemaatin yasadışı ilan edilmesine rağmen bu yola başvurmamıştır. Seyyid Kutup gibi İslam aleminin iftihar vesilesi tutuklanıp ceza evine atıldığında Müslümanları şiddete değil tebliğ etmeye ve bunu yaparken de Kur’ani bir yol izlemeye davet eden “Yoldaki İşaretler” kitabını yazmıştır. B...

SEÇİMLER VE EKİP RUHU

SEÇİMLER VE EKİP RUHU Genel seçimler yaklaşırken,   seçimi kazanmanın ve kazandıktan sonra da başarılı olabilmenin yolu bireysel çalışmalarla değil ekip çalışmasıyla olacağının bilinmesi gerekir. Ekip; ortak amaçlar için ortak çalışma içinde bulunan insanların oluşturduğu örgütlü bir topluluktur. İyi bir ekip, hedefe beraberce kilitlenme demek olan “ekip ruhu” nu yakalamakla oluşturulabilir. Bu da ne istediğini bilen, ortak bir duygu ve düşünce atmosferinde olan, birbirini iyi tanıyan, birbirine güvenen ve uyumlu çalışabilen kişilerin oluşturduğu bir ekiple mümkündür. Sadece seçim kazanmak için bir araya toplanmış gruplara, ekip demek doğru değildir. Bu mantıkla oluşan gruplar belki seçim kazanabilirler, ancak seçim kazandıktan sonra kendi aralarında kavga etmekten zaman bulup millete hizmet üretmek adına bir iş yapamamaktadırlar. Ekip muhatap olduğu kitleyi iyi tanımalı, belli kişilerle, cemaatlerle,   aşiretlerle değil bunlarla beraber tüm milletle i...

YAZIK! YAZIK! ÇIK! ÇIK! ÇIK!

YAZIK!   YAZIK!     ÇIK!   ÇIK!    ÇIK! Ülkemizde Sivil Toplum Örgütlerine üye olma oranı oldukça düşük, özellikle ilimizde bu oran Türkiye ortalamasının da altında. Bu ve benzer söylemleri çok duymuşuzdur, bu durumu kabul ettiğimizden olsa gerek hiç itiraz edildiğine şahit olmadım. Kendimi bu genellemenin dışında tutmuşumdur hep. Çünkü birden çok sivil toplum örgütüne üyeyim, hatta birçoğunda başkanlık ve yöneticilik yapmaktayım. Arkadaşlarımın da hemen hemen tamamı böyle. Çevremizdeki binlerce gönüllü, muhtelif alanlarda topluma bir şeyler kazandırmak uğruna çırpınıp duruyor ve takdire şayan çok ciddi işler de çıkartıyor. Hiç kimseden hiçbir karşılık beklemeden hem de… Adana’yı yönetenlerin sivil toplum örgütleriyle olan diyalogları nedense hep zayıf olmuştur. Adana’nın geri kalmasının altında yatan en büyük sebebin bu olduğuna inananlardan biriyim. STK’ların kermes ve sergi gibi etkinlik yapabilecekleri bir alanın koskoca Adana...