KÖPRÜLERİ GÜÇLENDİRME ZAMANI


KÖPRÜLERİ GÜÇLENDİRME ZAMANI

Birlikteliklerin her zaman iyi olduğunu düşünenlerdenim,  az olsun benim olsun mantığı insanlığı felakete götüren bir mantıktır, ben sınırların bile kaldırılmasından yanayım.                                     

Vatan; insanın insanca özgürce hür bir şekilde yaşadığı yerdir bana göre.

Adana’da yirmi beş bin civarında Bitlisli var, biz derneği yaklaşık yedi ay önce kurduğumuzda hemşehrilerimizi bir araya getirip, tanıştırıp , kaynaştırıp sorunlarımızı hep beraber çözmek için çalışacağız demiştik.  Bunu yaparken de; ‘’iki kırmızı çizgimiz var: ırkçılık ve siyaset’’ demiştik. Derneğimizde siyaset ve ırkçılık yapmayacak ve yaptırmayacağız. Bitlisliler Eğitim ve Kültür Derneği (BİDER) adından da anlaşılacağı gibi, eğitim ve kültür derneğidir. Biz de bu çerçevede çalışmalar yapıyoruz. Her çarşamba dernek binamızda konferans veya sohbet formatında  toplantılar yapıyoruz, mesaj sistemiyle düğün, cenaze gibi durumları hemşehrilerimize duyuruyoruz. Kışın Karboğazı’nda baharda da Sarıçam’da piknikler tertipleyip bu pikniklerde ailece bir araya geldik.                                                                               

 Bu çalışmalar sayesinde Adana’da yaşayan Bitlislilerin hem kendi aralarında kaynaşmalarını hem de şehre adaptasyonlarını sağlıyoruz. Memleketle olan bağlarının devam etmesi de Adanalı ve Bitlisli’lerin kaynaşmalarını böylece birlik ve beraberlik ruhunun gelişmesini sağlıyor.

Göç Türkiye’nin gerçeği öyle veya böyle Bitlis’ten Adana’ya gelmiş buraya yerleşmişiz, tıpkı atalarımızın daha önce başka diyarlardan gelip Anadolu’ya yerleştikleri gibi. Bulunduğumuz yerde örgütlenmemiz ayrılık için, ayrışmak için değil, birlikteliğimizi güçlendirmek, şehre adaptasyonu sağlamak ve kaynaşmayı hızlandırmak içindir.

Kardeşlik bağlarının güçlü olması gereken bir zaman tünelindeyiz. Bölgemizde ciddi sorunlar var, Suriye’de, Irak’ta olanlar ortada. Belki de sınırlar değişecek, eğer kendi dinamiklerimizi harekete geçirip bağlarımızı güçlendirip birbirinize sarılmak yerine sırtımızı dönersek o zaman vay halimize. Emperyalistlerin bölgemiz üzerindeki hesapları malum: Irklar , mezhepler , sınırlar, partiler , dünya görüşleri , hatta gruplar arası husumet çıkarmak yoluyla böl-parçala-yönet.                                                               

  Biz üzerimize düşeni yapar, saflarımızı sık tutar, farklı yönlerimizi zenginlik olarak görüp ortak yönlerimizi ön plana çıkarmayı becerebilirsek, emperyalistlerin bu ve benzeri hesaplarının boşa düşeceği aşikardır.

Hemşehri dernekleri bu bakımdan önemli kanaatimce . Bu dernekler; şehirler, bölgeler, ırklar, mezhepler arasındaki bağları güçlendirmek, diyalogları sıcak tutmak ve birbiriyle kaynaştırmak için önemli bir misyon üstlenebilirler. Aynı şehirde yaşayan, farklı şehirlerden gelmiş insanların da birbirileri arasındaki bağların geliştirilmesi hem şehre adaptasyon, hem de kardeşlik bağlarının güçlenmesi açısından önemli fırsatlardır. Aynı şehirde yaşadığımızdan dolayı zaten ilişkilerimiz oluyor. Ticari ortaklıklar, alışverişler, kız alıp vermeler, sivil toplum kuruluşlarındaki birliktelikler, okul ve sınıf arkadaşlıkları gibi. Dernek ve vakıflarımız da buna katkı sağladığı takdirde aradaki bağlar daha da güçlenmiş olur.

Adana’da çalışma yapan tüm sivil toplum örgütlerinin, gerek kentimizin sorunlarını gerekse ülkesel ve küresel sorunları birlikte tartışıp çözüm üretebilirse sesleri daha güçlü çıkar. AS PLATFORM böyle endişelerle oluşturulmuş bir yapı. Biz de bundan dolayı As Platform bünyesindeki yerimizi aldık ve tüm çalışmalarında aktif olarak bulunuyoruz.  Arzumuz diğer sivil toplum örgütlerinin de bu çatı altında bizi yalnız bırakmamalarıdır.                                                                                                     

 Atalarımız ne güzel demiş:  ‘’Birlikten kuvvet doğar’’ diye.

                                                                                                                                            26.05.2012

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİŞİ DOKUNULMAZLIĞI HAKKI

Her insan, bağımsız birey ve kendi başına bir değerdir, ayrıca insan olmasından dolayı hakları ve sorumlulukları vardır. Bu haklardan biri de kişi dokunulmazlığı hakkıdır. Hayata bakış açısı, insanın kendisine ve kendi dışındakilere verdiği değeri belirler ve şekillendirir. İnsanlık tarihi boyunca oluşan bu bakış açılarını kabaca ikiye ayırabiliriz. Birinci bakış açısı:   “sınıfçı” “maddeci” bakış açısıdır. Bu bakış açısı insanı sadece maddi bir varlık olarak görür. Kendi bedeni üzerinde her türlü tasarruf hakkının olduğuna inanır. Ayrıca insanları etnik köken, ekonomik, sosyal veya inanç açısından sınıflara ayırmış ve üstün sınıfın alt sınıf üzerinde yönetici, söz ve karar sahibi olduğuna inanmıştır.   İkinci bakış açısı : “eşitlikçi” “maneviyatçı” bakış açısıdır. Bu bakış açısına göre insan sadece maddi yönü olan bir varlık değil aynı zamanda manevi yönü olan bir varlıktır. İnsan kendi bedeni üzerinde tasarruf sahibi değildir, beden kendisine verilmiş bir emanetti...
Devamı

GELECEĞİN ÖĞRETMENİ

Günümüzü bilmeden ve geçmişimizi tanımadan gelecekle ilgili söz söylemek sağlıklı olmaz diye düşünüyorum. Bu nedenle önce günümüzdeki öğretmenliği sonrada geçmişimizdeki öğretmenliği kısaca vurguladıktan sonra geleceğin öğretmenliği konusuna girmek istiyorum. Milli Eğitim Temel Kanunu 43. Maddesinde öğretmenlik mesleği ve amacı şöyle tanımlanmaktadır; Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler… Bu kanunla öğretmene yüklenen sorumluluk Türk Milli Eğitiminin amaçları ve temel ilkeleri ile sınırlandırılmıştır ve öğretmenlik sıradan bir ihtisas mesleği gibi tanımlanıp, saygınlığı ortadan kaldırılmaktadır. Türk Milli Eğitiminin amaçları ve temel ilkeleri dikkate alındığında öğretmene yüklenen görev  “sistemin istediği insan tipini yetiştirme” misyonudur. Bu misyon Milli Eğitimin Temel ...
Devamı

KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ HAKKI

Her insan annesinden özgür doğar, hürdür ve güvenli bir yaşam sürme hakkına sahiptir. Bu bağlamda hiçbir insanın diğer insandan ve hiçbir toplumun diğer toplumdan farkı yoktur. Kendisini genetik, dini, ekonomik, sosyal, coğrafik veya başka sebeplerden üstün görenler, kendi “güvenlikleri ve özgürlükleri” için, kendilerinden daha zayıf olduğunu düşündükleri insanları ve toplumları kontrol altında tutma gibi bir haklarının olduğunu düşünür. Bu düşünce teorik olarak gerek uluslararası hukukta gerekse ülke anayasalarında ve kanunlarında kabul edilmese de, pratikte yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Akif’in;   “ben ezelden beridir, hür yaşadım hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.” Mısraları haddizatında tüm insanlar için geçerlidir. Özgürlük ve güvenlik bir bütün olarak görülmelidir, insanlar özgürlük ve güvenlik arasında tercih yapmaya zorlanamaz. Anayasamızın 19. Maddesi şöyledir; “herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir…” Şekil ve şart...
Devamı